Ermenek’te maden işçileri yaklaşık bir aydır direnişte. Yıllardır gasp edilen maaş ve tazminatlarını, işçi sağlığını ve iş güvenliğini tehdit eden koşulların düzelmesini, Ermenek’teki sömürü çarkını kırmak istiyorlar. Korona günlerinde işten atılmaya, patronun grev kırıcılığına ve tehditlere rağmen iki ayrı ocakta, Cenne ve Seba’da başlatılan ortak mücadele Bağımsız Maden-İş sendikası öncülüğünde yürütülüyor. İşçiler sonuç alamazlarsa ekim ayında Ankara’ya yürümekte kararlı. Direnişteki maden işçilerinden Emel Tunçdemir ve Barış Karagöz’ü dinliyoruz.
Yaklaşık bir aydır direniştesiniz, sizi bu direnişe yönelten nedenler neler?
Barış Karagöz: Yedi yıldır Karaman Ermenek’te, Seba Madencilik’te çalışıyorum. Maaşlarımız ödenmedi diye direniş başlattık. Bu direnişimizin sonunda beş aylık maaşlarımızı alabildik. Ayrıca, geçmişe dönük yasal haklarımız ile buradaki çalışma şartlarının değişmesi için direnişe devam kararı aldık. Hemen ardından iş çıkışlarımız verildi. Pandemi sürecinde işçi çıkarmak yasak olmasına rağmen 21 kişinin çıkışı verildi. İşveren “ahlâksızlık” yaptığımızı iddia ederek çıkışımızı yaptı. Biz ne ahlâksızlık yaptık ne terbiyesizlik, sadece hakkımızı, alın terimizin karşılığını istedik. Yıllardır süren bu sömürgeciliğe “dur” demek istedik. Ama biz hakkımızı isterken hırsız olduk, haksız olduk, terbiyesiz ve ahlâksız olduk. Biz bunları hak etmiyoruz. Şu anda TBMM’de herhangi bir vekilin çocuğu benim çalıştığım şartlarda çalışıp aynı haksızlığa uğrasaydı, acaba onlar çocuklarını da görmezden mi geleceklerdi? Sormak istiyorum, bizi neden görmüyorlar, neden duymuyorlar?
Emel Tunçdemir: 2008’de Niğde Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Maden Mühendisliği bölümünü kazandım. 2012’de mezun oldum. 2013’te Karaman Ermenek Cenne Linyit Kömür İşletmeleri’nde işe başladım. Yedi yıldır da burada görev yapıyorum. Haklarımızı, maaşlarımızı hiçbir zaman düzenli bir şekilde alamadık. Patron, her eylem ya da iş bırakma sonucunda maaş yatırmayı gelenek edinmiş kendisine. En son Aralık 2019’da maaş almıştık. Ondan sonra aralık ayında bir iş bırakma eylemi oldu, eylem yapan arkadaşların maaşları yatırıldı ve hemen ardından çıkışları verildi. Keza 2020’nin şubat ayında da aynı şekilde eylem yapıldı, onların da maaşları yatırıldı ve çıkışları verildi. Biz de en son maaşlarını alamayan 37 kişi kaldık. Ben mart ayında ocak çalışmadığı için kendim çıkış almıştım. Şu anda Adana’da ailemin yanında yaşıyorum, Ermenek’e eylem için geldim.
Pandemi sürecinde işçi çıkarmak yasak olmasına rağmen 21 kişinin çıkışı verildi. İşveren “ahlâksızlık” yaptığımızı iddia ederek çıkışımızı yaptı. Ne ahlâksızlık yaptık ne terbiyesizlik, sadece hakkımızı, alın terimizin karşılığını istedik. Yıllardır süren bu sömürgeciliğe bir “dur” demek istedik.
Çalışma koşullarınız nasıldı?
Karagöz: Çalışma koşullarını “sıfır” diye tarif edeyim. İlkesizlikle çalıştırılıyoruz. Hiçbir teçhizatımız tam teşekküllü değil. Lambaları kendimiz alıp, evimizde şarj edip gidiyoruz işe. Çizmelerimizi seneden seneye veriyorlar, onu da giyemiyoruz, giydiğimiz anda parmaklarımız yara oluyor, biz de ayağımıza uygun çizmelere 150-200 lira kendimiz para verip alıyor, onları kullanıyoruz. Elbiseleri doğru düzgün vermiyorlar, verdikleri de iki adım öteye gidince yırtılıyor. Koruyucu maske yok. İçeriye giriyoruz, tüm cihazlarımız yetersiz, kalibrasyonları yaptırılmamış. Kimin nasıl, nerede ve ne şekilde çalıştığı belli değil. Gidip kendi başımıza kömür çıkartır gibi çalışıyoruz. Sağlık koşulları gözetilmiyor. Burada bu insanlar nasıl çalışıyor, bunun sonucu ne olacak diyen yok, kimsenin umurunda değil. Bu direnişimizle işçi sağlığı ve iş güvenliği için gerekli koşullar sağlansın istiyoruz, insan gibi çalışmak istiyoruz.
Sizin çalıştığınız Seba Madencilik’te üretim hâlâ sürüyor mu, yoksa bütün işçiler direnişte mi?
Karagöz: Bize katılmayan arkadaşlarımız var. Patron ve ocak mühendisi tarafından bu arkadaşlarımız kışkırtılmaya başlandı. İşten çıkarılmakla tehdit edildiler. Biz arkadaşlarımıza “bakın, burada sağlıklı koşullarda çalışmıyoruz, daha önceki yaşadığımız maden kazasını bize tekrardan yaşatmayın, bunun önüne geçmek için uğraşıyoruz” dedik. Maalesef dinlemediler. Birkaç gün önce üç arkadaşımız bizi dinlemeyerek yeraltına inip çalışma yaptı, sonraki gün bu sayı beş-altıya çıktı. İşletme müdürü tarafından kışkırtılan arkadaşlarımız bu şekilde çalışma yapmaya devam edince biz, “burada kimsenin sağlığına zarar gelmemesi için, buranın düzelmesi için uğraşıyoruz, gerekirse size ‘dur’ diyerek sizi çalıştırmayacağız” dedik. Böyle olunca arkadaşlarımızla karşı karşıya geldik. Ama işletmenin çalışmasını durdurduk. Zaten İş Kanunu’nun 34. maddesinden faydalanarak çalışmama hakkımızı kullanmak, haklarımızın tamamı ödeninceye kadar üretimi durdurmak niyetiyle başlamıştık direnişe, halen de devam ediyoruz. Haklarımızı alsak da daha iyi şartlar için direneceğiz. Artık çalışamasak bile çalışacak arkadaşlarımızın daha iyi şartlarda çalışabilmesi için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
Hukuki yollara başvurdunuz mu?
Tunçdemir: Maaşlarımız konusunda hukuki olarak çözüm bulamıyoruz. Ermenek’te 2014’te, 18 işçinin su baskını sonucu yaşamını yitirdiği facianın ardından rödevanslı sahalar kalktı ve Cenne adı altında toplandı. Yine Cenne sahasındaydı bu kaza da. Has Şekerler Ocak, Turab Ocak, Özkar Ocak, Özmerkez Ocak olarak geçiyordu buralar. Rödevans olayı kalktıktan sonra buradaki ocaklar Cenne 1, Cenne 2, Cenne 3, Cenne 4 adı altında toplandı. Mesela ben Turab Madencilik’te dört buçuk sene çalıştım, aynı patrona aitti. O ocak kapandı, elime bir senet verdiler, tazminatımı tahsil edemedim. Hukuki yola başvuruyorsun, fakat Cenne sahası üzerinde çok fazla icra olduğu için karşında muhatap bulamıyorsun. Yani, mahkeme yoluyla kazanıyorsun, hak ediyorsun, ama tahsil edemiyorsun. Böyle bir durum. Bu nedenle durumumuzun hukuki bir çözümünün olmadığı kanaatine vardık. En son 31 Ağustos 2020’de Ermenek’teki arkadaşlar direniş kararı verdi. Bana ulaşıp davet ettiler, seve seve geldim. 25 gündür buradayım. Ocakta yatıp kalkıyoruz arkadaşlarımla birlikte. Tek kadın olarak burada, direnişteyim.
Soma’daki tazminat mağdurları için bir yasa çıkarıldı, ama Ermenek’te de beş yüz ila bin arasında tazminat mağduru var. Amacımız “biz de varız” demek. Ermenek’te, Kütahya’da, Zonguldak’ta, her yerde tazminat mağduriyeti var. Yasanın sadece Soma için değil, tüm tazminat mağdurları için geçerli olmasını talep ediyoruz.
Tek kadın direnişçi ve beyaz yakalı bir işçi olarak orada olmak size neler hissettiriyor?
Tunçdemir: Aslında ilk başlarda bu hissiyatın farkında değildim, ama sürekli dile getirilince fark etmeye başladım. Çünkü beyaz yakalının direnişçi işçinin yanında olması Türkiye’de pek görülmüş bir olay değilmiş. Bu, gurur verici. Ben o arkadaşlarımla birlikte yer altında çalışıyorum, böyle bir davada da onların yanında olmaktan gurur duyuyorum. Anlatılamaz bir duygu.
İki ayrı maden ocağının işçileri birlikte direniyorsunuz. Bu birlikteliğe dair neler söylersiniz?
Karagöz: Yedi yıldır bu işletmede, Seba’da çalışıyorum. Yedi yıl boyunca 10-15 sefer direniş gerçekleşmiştir burada. Fakat bu sefer farklı bir şeye el attık Seba ve Cenne ocakları olarak. Beraber direniyoruz. Yıllardan beri yaptığımız direnişlerde her seferinde beş ya da on arkadaşımız işten çıkartılıyor, işçilere gözdağı veriliyordu. Daha önce hiçbir haktan, kanundan, nizamdan haberimiz yoktu. Ama şu anda Bağımsız Maden-İş Sendikası’ylayız. Bizi bilgilendirdiler. Haklarımızı öğrendik. Direnişi de böyle başlattık. Bu süreç içinde birçok yerde basın açıklaması yaptık. Burada bir emek hırsızlığı, sömürgecilik var, bunu durdurmak istiyoruz. Bunu birçok kez dile getirdik, ama sesimizi duysalar da duymazlıktan geldiler, görseler de görmezlikten geldiler. Önümüzdeki günlerde bizi görmeyen gözler, duymayan kulaklar için Ankara’ya, TBMM’ye kadar yürüyeceğiz. Kararlıyız.
Tunçdemir: Evet, eğer bir çözüm bulamazsak Ankara yürüyüşümüzü gerçekleştireceğiz. 28 Temmuz 2020’de, Soma’daki tazminat mağdurları için bir yasa çıkarıldı, ama Ermenek’te de beş yüz ila bin arasında tazminat mağduru insan var. Bizim amacımız “biz de varız” demek. Ermenek’te, Kütahya’da, Zonguldak’ta, her yerde tazminat mağduriyeti var. Yasanın sadece Soma için değil, tüm tazminat mağdurları için geçerli olmasını talep ediyoruz.
BirGün’e verdiğiniz söyleşide, Ermenek’te çarkın kömür ocağında dönmeye başladığını, buradaki insanların kazancıyla Ermenek esnafının da kazanacağını söylüyorsunuz. Direnişinizin kazanımı Ermenek halkını da yakından ilgilendiriyor denebilir mi?
Tunçdemir: Kesinlikle öyle. Ermenek’in nüfusu 11,400. Yaklaşık 10-11 ocak vardı 2014’teki kazadan önce, ama sonrasında madenler kapatıldı. Düşünsenize, her birinde yüz işçi çalışıyor deseniz, bin işçi eder. Her bir işçinin üç-dört çocuğu olsa dört bin insan yapar. Para buradan, madenden kazanılıyor. Buradan kazanmazsa, işçi gidip de esnaftan bir şey alamaz ki. Buranın esas geçim kaynağı kömür ocakları. Burası Zonguldak gibi büyük bir yer değil, ama küçük olmasına karşın bir kömür vatanı ve insanların geçimini sağlayacakları tek yer kömür ocakları. Burada çalışıyor işçi, ama hakkını alamıyor. Çark kömür ocaklarında dönüyor, ama patronlar çarkı sömürgecilikle döndürmeye çalışıyor. Direnişimizin amacı da buna bir “dur” demek. Amacımız sadece maaş ve tazminatlarımızı almak değil. Burada iş sağlığı ve iş güvenliği açısından ciddi bir problem var. Bunu dile getirerek bir daha bir Ermenek ya da Soma faciasının yaşanmaması için de mücadele veriyoruz. Çünkü Ermenek’in nereden baksanız otuz-kırk yıllık kömür rezervi var. Sadece açık olan ocaklar için konuşuyorum. Diğer ocaklar açıldığında bu elli yıla kadar çıkıyor. Babalar, belki torunlar bile burada çalışacak. Başka bir imkân yok çünkü. Çarkın dönmesini istiyoruz, ama işçinin burnunun kanamamasını da istiyoruz.
Maaş ve tazminatlarımızı almak, iş sağlığı ve güvenliği düzenlemesi, işten atılan arkadaşlarımızın işe iadesi temel taleplerimiz. Ayrıca, 2018’de çıkarılan Bireysel Emeklilik Kesintisi var, bunlar maaşlarımızdan kesiliyor, bordrolarımızda görünüyor, fakat hesaplarımıza yatırılmıyor. Bunun da çözülmesini istiyoruz.
Somut talepleriniz neler?
Tunçdemir: Maaş ve tazminatlarımızı almak, iş sağlığı ve güvenliği açısından bir düzenleme oluşturulması, “ahlâksız” denerek işten atılan arkadaşlarımızın işe iadesi temel taleplerimiz. Ayrıca, 2018’de çıkarılan Bireysel Emeklilik Kesintisi var, bunlar maaşlarımızdan kesiliyor, bordrolarımızda görünüyor, fakat hesaplarımıza yatırılmıyor. Bunun da çözülmesini istiyoruz. Ermenek’in geleceği için bir adım atılmasını istiyoruz.
Karagöz: Bizim amacımız ocak kapatmak değil, emek hırsızlığına son vermek, iş sağlığını öncelemek ve bu olayların bir daha yaşanmaması için işverenle işçiler ya da sendika arasında bir protokol yapmak. Biz sömürü şartlarını, güvencesizliği en derinden yaşadık, ama bizden sonraki işçilerin yaşamaması için uğraşıyoruz.
Tunçdemir: Bir kadın olarak, öncelikle kadınlara, sonra herkese sesleniyorum: Korkmayın! Ermenek’te sadece sıradan bir basın açıklaması yapmak istedik, ama emniyet güçleri bizi engellemeye çalıştı. “Hayır, ekmeğimiz için mücadele ediyoruz” dediğimiz anda, aslında korkmamamız gerektiğini, haklarımızın olduğunu anladık. Herkes haklarını araştırsın ve bunların arkasında dursun. Ekmeği için mücadele eden bütün arkadaşlarımıza selam gönderiyorum.