EMEK ÇALIŞMALARI TOPLULUĞU’NUN İŞÇİ EYLEMLERİ RAPORU

Söyleşi: Yiğit Atılgan
9 Eylül 2019
SATIRBAŞLARI

Eylem tipleri ve sebepleri, kurumların örgütlediği ve kurumların dışında örgütlenen eylemler, öne çıkan sendikalar ve konfederasyonlar, istihdam durumuna göre farklılıklar, eylemlere kadın katılımı, müdahale şekilleri ve #Geçinemiyoruz eylemleri… Emek Çalışmaları Topluluğu’nun 2015’ten beri düzenli olarak hazırladığı İşçi Eylemleri Raporu’nun 2018 yılı verilerini, verilerin ardındakileri Emek Çalışmaları Topluluğu üyesi Ebru Işıklı’dan dinliyoruz.
İstanbul Havalimanı işçilerinin kamuoyunda şok etkisi yaratan eylemlerinin ilki

Emek Çalışmaları Topluluğu nasıl ve ne amaçla bir araya geldi?

Ebru Işıklı: Emek Çalışmaları Topluluğu, 2014’ün ekim ayında emek üzerine çalışan bir grup insanın bir araya gelmesiyle kuruldu. Topluluktaki herkesin hem emek konusu üzerine akademik çalışması hem de akademinin dışında bu meseleyle ilgili bir meşguliyeti var. Akademide yaptığımızdan biraz daha fazlasını yapmak ve becerimizi mücadeleyle birleştiren bir şekilde dolaşıma sokmak istedik. Ek olarak, son yıllarda üniversite zamanımızdaki kadar sokağa çıkıp eylemler yaptık, ama hep olaylara spontane tepki veriyoruz. Bu insanı karamsarlığa itiyor, çünkü uzun vadeli perspektifimiz zayıflıyor ve sürekli saldırıya uğradığımız fikriyle kendimizi negatiften örgütlüyoruz. Ancak, aslında iyi gelecek şey uzun vadeli bir politika.
Biz de soğukkanlı bir şekilde işçi sınıfının bilgisini biriktirelim ve işçi sınıfı eylemlerinin trendlerine bakıp bunu raporlayalım dedik. Bunu parçalı bir şekilde sendikalardan ya da sendika dışından bazı isimler yapmışlar, örneğin İrfan Kaygısız böyle bir çaba gösterdi. Bu zor işi daha çok insanla yapalım dedik. Teknik beceri ve zihinsel emeğimizi kullanarak herkesin beslendiği ve uzun vadede üzerine strateji geliştireceğimiz bir bilgi çıkartabileceğimizi düşündük. Bu alanda çalışan insanlara bir çağrı yaptık, akademiden, sendikalardan, İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi gibi kurumlardan birçok kişiyi davet edip ne tarz verilere ve çalışmalara ihtiyaçları olduğunu sorduk. Bize işçilerin politik profilleri, emeklilerin siyasi yaklaşımları ya da işçilerin, işsizlerin ve göçmenlerin siyasetle olan ilişkisi gibi sorular da önerildi, zira bahsettiğim hızlı refleks verme hali siyaset kaynaklı olduğu için bazı beklentiler de o yönde yoğrulacak şekilde gelişti. Biz bu fikirleri kaydettik, ancak kısa sürede kolektif emekle hayata geçirebileceğimiz işçi direnişlerinin kaydı işine giriştik.

İşçi sınıfı eylemleri raporunu hazırlarken hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz?

Daha çok haber sitelerinden ve işçi direnişlerinde haber değeri gören sol basın organlarından faydalanıyoruz. Tüm basılı yayınları tarayan bir ajansa da başvuruyoruz. Sendikaların kendi sayfaları da daha fazla detaya ulaşmak ve eylemlerin sonucuna dair fikir alabilmek için önemli. Bazı değişkenlere ulaşmak zor olduğundan bazen bir eylemi örgütleyen işçilerin sosyal medyadaki hesaplarına baktığımız oluyor, ancak bunu yüzlerce eylem için yapmak zor. Eğer eylemin içinde bir sendika varsa çok önemli değişkenler için o sendikanın yetkilisini de arayıp soruyoruz.

Medyaya yansımayan bazı eylemleri kaçırıyor musunuz?

Mutlaka. Örneğin tarım işçileri çoğu zaman kent merkezinden uzakta eylem yapıyor, kentte olmadığından kimse duyamıyor. İşyeri sanayi işletmelerinin bulunduğu büyük tesisler içindeyse bir binadan öbürüne alkışlarla yürüme gibi işyeri içinde olup işyerinin önüne taşmayan eylemleri, yemekhanede yemek yememe veya işe sakallı gitme gibi işaret ya da uyarı niteliğindeki eylemleri kaçırıyoruzdur. Bir de inşaat sektörü var, en pervasız sektörlerden biri. Bu durum işçilerin yaptıkları eylemlerin türüne bakınca da ortaya çıkıyor. Mesela işçi vince çıkıp “Paramı ver, yoksa kendimi atarım” diyor, eylem biçimleri oradaki barbarlığı anlatıyor. İnşaat-İş olmasa bu eylemlerin birçoğunu göremeyeceğiz, onlar da bu haberleri ancak kendi örgütlenme kapasiteleri ölçüsünde yansıtıyorlar. Kayda geçmeyen çok eylem var, ancak konuşmaya başlamak için de bir şekilde varolanı kaydetmek gerekiyor.

Raporun temel kavramlarına gelelim. Eylem tiplerini işyeri temelli eylem vakaları, dayanışma eylemleri ve genel eylem vakaları olarak üçe ayırıyorsunuz. Ayrıca “tekil eylem” ve “vaka” arasında da bir ayrım gözetiyorsunuz.

İşyeri eylemleri işçilerin bir işyeri ile ilişkili olarak yaptığı eylemler olarak tanımlanıyor. Yine işyerinde Özgecan Aslan için yapılan eylemler var, onları da işyerini bir siyasallığa zorladıkları için bu kategoriye sokuyoruz. Bu yöntemsel seçimleri tartışarak belli bir olgunluğa getirdik ve geri izlenebilir olmaları açısından yönergeler oluşturduk. Dayanışma eylemlerinden de bir işyerinde çalışan işçilerin başka bir işyerindeki işçileri desteklemek için yaptıkları eylemleri kastediyoruz. Bu, daha çok metal eylemlerinde gözlenmişti. Örneğin, başka bir işyerindeki işçilerin grevini desteklemek için iş durduruluyor ya da başka bir direniş kitlesel olarak ziyaret ediliyor. Genel eylemler ise daha çok kamuoyuna seslenen ve kıdem tazminatı ya da asgari ücret gibi işçi sınıfını ilgilendiren meselelere dair eylemleri kapsıyor.

İnşaat sektörü en pervasız sektörlerden biri. Bu durum işçilerin yaptığı eylemlerin türüne bakınca da ortaya çıkıyor. Mesela işçi vince çıkıp “Paramı ver, yoksa kendimi atarım” diyor, eylem biçimleri oradaki barbarlığı anlatıyor. İnşaat-İş sendikası olmasa bu eylemlerin birçoğunu göremeyeceğiz.

Tekil eylem ve vaka ayrımı ise şöyle: Diyelim bir basın açıklamasının ardından bir yürüyüş yapıldı ve akabinde işyeri işgali gerçekleşti. Bu vakaya dair yapılan üç eylemin içinde üç çeşit eylem tipi mevcut. Eğer bir hafta sonra aynı şey gerçekleşirse “Bu vaka için iki kez eylem yapılmış ve üç eylem türü kullanılmıştır” diyoruz. Bir vakaya bağlı eylemlerin kesikliliği ya da ardışıklığı eylem sayısını, eylemlerin içindeki çeşit de tür sayısını belirliyor. Verileri istediğimiz periyodlarda değerlendirebiliyoruz, veriyi toplarken kolektiviteyi aylık periyodlarda yapıyor, nihai analizimizi ise esas olarak yıllık bazda yürütüyoruz. Diyelim, bir vakada bir yıl boyunca işyeri önünde direniş çadırı kurulmuş. Yıl periyoduna baktığımızda bir tane vaka ve eylem kesiksiz olduğu için bir adet eylem var. Ama bunu ay ay böldüğümüzde her ay bir tane vaka, bir tane eylem ve bir tane eylem türü mevcut. Örneğin, eylemin gücü diye bir değişken oluşturacak olsak direnilen gün sayısı da eklenebilir.

Bu üç tip eylem sayısal olarak 2018’de nasıl bölündü? Eylemlere toplam kaç işçi katıldı?

Sayılara ulaşmanın zor olduğunu söylemiştim. Ulaşabildiğimiz yerlerde kesin sayıları kullanıyoruz. Ulaşamadığımız, ama bir fikir edinebildiğimiz yerlerde bir aralık alıyoruz. Hiç ulaşamadığımız yerlerde de “En az bir kişi vardır” diyoruz. Bu analizlerden en az, ortalama ve en çok olmak üzere üç tane sayı çıkartıyoruz. Bu şekilde bir hesap yaptığımızda 2018’de ortalama 83 bin kişi eyleme katılmış, ama bu sayının toleransının yüksek olduğunu tekrar belirtelim. Yıllara göre vaka ve eylem sayılarında radikal bir değişiklik yok, ama vakaya bağlı eylem sayısı bize bir şeyler söyleyebiliyor. İnsanlar 2018’de daha uzun süreli ve daha çok çeşitte eylem yapmışlar. Daha istikrarlı, dirençli ve inatçılar.

 
Bu sayıları bir de sektörle beraber düşünmek gerekiyor. Bir önceki seneye göre memur eylemlerinde bir düşüş görüyoruz. Memurlarda KHK ile işten atma ya da sürgün eylemlerde en önemli nedenler, bunun yanında fazla mesai ve iş cinayeti gibi nedenler mevcut. Özel sektördeki kadrolu işçilerde en yoğun eylem nedenleri işten atma, toplu sözleşme ve sendikalaşma. Taşeronda en çok rastlanan eylem nedenleri ise barbarca koşulların sonuçları; işteyken ücret gaspı, işten çıkardıktan sonra tazminat gaspı, kalıcı iş ve kadro talebi. Taşerondakilerin kadroya alınmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması sebebiyle eylemlerin sayısı azaldı, ama kadroya alınmayanların eylemleri devam etti. En yoğun kategorinin yüzde 67’lik oranla işyeri temelli vakalar olduğunu görüyoruz, bir önceki sene bu yüzde 71’di. Baskının arttığı ortamlarda işyeri temelli olmayan eylem sayılarında artış oluyor, ama en büyük payı işyeri temelli eylemlerin aldığı genel resim değişmiyor.

2018 için toplam vaka sayısı 642, bunların 429’u işyeri temelli vaka. Bu vakalara bağlı olarak 1197 adet eylem olmuş, bu sayı bir önceki sene 1313 idi. Vaka başına düşen eylem sayısı da 2.2’den 1.9’a düştü. 2018’de KHK eylemlerinde bir azalış oldu, bir de her ne kadar 2018’in başına sarksa da 2017’de metal eylemleri yoğundu.

 

 

İstihdam durumuna göre eylem türlerinden de bahsedebilir misiniz?

En çok rastlanan eylem türü yürüyüş ve basın açıklaması. Bunlar işverene, kamu kurumlarına ya da genel kamuoyuna yönelik olabiliyor. Yürüyüş ve basın açıklamasını birbirinden ayırmadık, çünkü bunlar sıklıkla beraber oluyor, bir yerden bir yere yürünüyor, sonra basın açıklaması yapılıyor ya da tersi. Ondan sonra en sık rastlanan eylem türleri ise fiili grev, kalıcı direniş ve yasal grev. Aslında yürüyüş ve basın açıklaması en kolay yapılan eylem türü. Eylemin gücünü, yoğunluğunu ve etkisini artıracak şey esas olarak üretimi durdurma gücü. Fiili grev, kalıcı direniş ve yasal greve indiğimizde sayılar radikal şekilde azalıyor, ancak onların da sayısı etkileyici.

2018 için toplam vaka sayısı 642, bunların 429’u işyeri temelli vaka. Bu vakalara bağlı olarak 1197 adet eylem olmuş, bu sayı bir önceki sene 1313 idi. Vaka başına düşen eylem sayısı da 2.2’den 1.9’a düştü. 2018’de KHK eylemlerinde bir azalış oldu.

2018’de özellikle özel kadrolu çalışan eylemlerinin yüzde 42’sinde fiili grev görüyoruz, yüzde 18’inde ise kalıcı direniş mevcut. Bu yüzdeler memurlar ve taşeronlar için daha az. Daha kalabalık işyerlerinde ve sendikanın olduğu yerlerde fiili grevin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Kalıcı direniş ise 25 kişiden az çalışanın olduğu yerlerde daha yaygın. Büyük işyerleri aynı zamanda sendikanın olduğu yerler, küçük işyerleri ise çalışma koşullarının daha kuralsız olduğu yerler, eylem türleri ve nedenleri de daha çok bununla ilişkili.

Eylemlerin kurumsallığına dair de veri topluyorsunuz. Bu konuda hangi bulgular öne çıkıyor?

Eylemin kurumsallığı derken eylemi örgütleyen kurumlardan bahsediyoruz. 2017’de çok sayıda memur eylemi vardı ve KESK öne çıkıyordu. Bu sene ise DİSK’in örgütlediği eylem sayısı daha fazla. 2018’de işyeri temelli eylemlerin yarısı bir işçi sendikasının örgütleyiciliği ile gerçekleşmiş bulunuyor. Bu yüzdede 2015’ten itibaren 8 puanlık düzenli bir artış mevcut. Kurumsuz olan, bir kurumun örgütlemediği işçi eylemleri de yüzde 33’lik bir dilimi oluşturuyor. Sendikalara baktığımızda, DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) ve Türk-İş Türk Metal Sendikası’nın en çok sayıda eylemi örgütlediğini söyleyebiliriz. Ancak konfederasyon bazında baktığımızda, yüzde 41 ile Türk-İş ilk sırada, onu yüzde 36 ile DİSK takip ediyor. Bu yüzdeleri yine istihdam biçimleri ile düşünmek anlamlı. Taşeron işçiler içinde DİSK’in yüzdesi 56 ile oldukça fazla, kadrolu işçiler içinde ise Türk-İş’in yüzdesi 58. Memurlar için ise haliyle ağırlık merkezi yüzde 83 ile KESK. Bir de sendikanın bir işyerine girmek, yani örgütlenmek için yaptığı eylemler önemli. Buradaki sayılara sendika özelinde baktık. DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş, Sosyal-İş, Enerji-Sen ve BMİS ilk dört sıradaki sendikalar. Ortada bir kurum yoksa da inşaat sektörü en önde gelen sektör.

Market boykotlarına kadar uzanan Flomar direnişi başarıyla sonuçlandı

Hangi iş ve hizmet kolları daha çok işçi sınıfı eylemine sahne oluyor? Bu dağılım istihdam türlerine göre nasıl farklılık gösteriyor?

En çok metal sektörü tabii, zaten sendikalarda da metal sendikaları ön planda. Onu takiben inşaat ve genel işleri sayabiliriz. Genel işleri taşeron işçilerin çalıştığı sektörler olarak düşünelim, bunların içinde turizm, hastane, genel temizlik işçileri ve belediyelerin de olduğunu akılda tutmak önemli. Bu üç sektör 2015’ten beri değişmiyor. Burada şunu not düşeyim, İSİG Meclisi resmi iş kollarının değil de, bilinen işkollarının kaydını tutuyor. Mesela bir hastanede çalışan bir işçiye bir şey olduysa onu sağlık sektörü olarak kaydediyor. Bizse resmi işkollarını tutuyoruz, gelecekte yapmayı istediğimiz şeylerden biri de bu iki veri setini birbiriyle ilişkilendirip konuşturmak.

Eylem sürelerinin yarısından çoğu bir gün ya da daha az görünüyor. Fiili grevler için de bu geçerli. Bunun sebebi ne?

Bu durum sürekli eylemlerin, yani kapı önündeki direniş gibi eylemlerin ve kalıcı direnişlerin az olmasından kaynaklanıyor. Fiili grevlerde hızlı bir şekilde kazanım ediniliyor olabilir. Kalıcı direniş ise daha fazla değişkeni olan bir eylem türü. Parasız kalabilmeniz, o inatta olmanız, arkanızda bir kurum desteği olması gerekiyor. O yüzden bu tür direnişler daha az, tek atışlık eylemler daha yaygın.

Yürüyüş ve basın açıklaması en kolay yapılan eylem türü. Eylemin gücünü, yoğunluğunu ve etkisini artıracak şey üretimi durdurma gücü. Fiili grev, kalıcı direniş ve yasal greve indiğimizde sayılar azalıyor, ancak onların da sayısı etkileyici. 2018’de özellikle özel kadrolu çalışan eylemlerinin yüzde 42’sinde fiili grev görüyoruz, yüzde 18’inde ise kalıcı direniş mevcut.

Raporun sonunda bazı örnek işyeri temelli eylem vakalarına yer vermişsiniz, bunlardan biri Flormar direnişi. Eylemlerde kadın katılımı ne durumda?

Genelde eylemlerde kadın çalışan oranlarıyla paralel bir kadın işçi görünürlüğü mevcut. İş hayatında kadınların katılımı yüzde 30, geçen yıllarda da eylemlerin yüzde 26-30 kadarında kadın katılımı görünür şekilde mevcuttu. Verileri haberlerden yola çıkarak topluyoruz, bazen oradaki fotoğrafta kadın olmuyor ya da eski bir fotoğraf kullanılıyor, eğer doğrudan bir kontağımız yoksa bu bilgiye de her zaman ulaşamıyoruz. Bazen çok erkek bir sektör zannediyoruz, ama eylem videosunu izlediğimizde kadınlar olduğunu görüyoruz, şaşırtıcı olabiliyor.

Eylemlere hangi tür müdahalelerde bulunuluyor? Vakaların yüzde 72’sinde veriye erişememişsiniz, bunun sebebi nedir?

Genelde bu konuda bir bilgi yok, biz de bu durumlarda otomatik olarak müdahale olmadığını varsaymıyoruz. Kalıcı direnişlerde işçinin işyeri önünde beklemesine engel olacak şekilde çadırını ya da sobasını kaldırtma gibi müdahaleler olabiliyor. İstikrar, güç, direnç ve kamuoyu desteği gerektiren yerlerde eylemcilerin lojistiğini yok etmeye yönelik müdahalelere rastlanabiliyor. Polis ya da jandarma müdahalesi kent meydanı gibi kamusal alanlarda gerçekleşen eylemlerde daha çok görülüyor. Eylem kentten uzaksa işyerinin kendi güvenlik güçleri de işin içine daha fazla giriyor. Grev erteleme en yoğun rastlanan müdahale türü, bunu OHAL ile birlikte düşünmek gerekir. OHAL olmasa bile grevler çeşitli bahanelerle engellenebiliyor. Grev erteleme OHAL döneminde daha çoktu, ama bu müdahale türü sadece OHAL ile sınırlı değil.

Real ve Makro direnişleri 2018’in emek gündeminde önemli bir yere sahipti

Eylemlerin en sık rastlanan sebepleri neler? Eylem türleri açısından işyeri temelli eylem vakalarıyla nasıl farklılıklar görülüyor?

Genel eylemler daha çok kamuoyuna sesleniyor, o yüzden kent meydanları eylem mekânı olarak öne çıkıyor. Anıtların ya da söz konusu meseleyle ilgili kamu kurumunun önünde eylemler yapılıyor, çarşı gibi yerlerde imza toplama, masa açma eylemleri oluyor. 1 Mayıs eylemlerine dair de veri topluyoruz, 1 Mayıs’a yönelik yapılan çağrılar eylem şeklinde gerçekleşiyor ve bu eylemler her ilde kendi gündemiyle birlikte yapılıyor. O yüzden bunların ayrı ayrı vakalar olduklarını düşünüyoruz. Genel eylemlerin içinde 1 Mayıs ile ilişkili eylemler önemli bir yer tutuyor. İş sağlığı ve iş cinayeti de artık görünür ve İSİG Meclisi sayesinde daha net kavramsallaştırdığımız bir neden. Son yıllarda kıdem tazminatı ve asgari ücretin düşüklüğüne yönelik eylemler arttı. Bazen çok kitlesel eylemler oluyor, sayılara döktüğümüzde aklımızda tutmamız gereken şeylerden biri de bir adet vakanın sayılardan çok daha fazla şey söyleyebileceği gerçeği. Örneğin, doktorların fazla mesaiye ya da cumartesi günleri çalışmaya yönelik eylemleri gibi. Çoğu insan cumartesi çalışıyor, bu tür eylemler cumartesi çalışılmaması gerektiği fikrini yayıyor, emeğin etrafındaki anlam dünyasına da ölçülemeyecek şekilde etki yapıyor. Ya da bir sanayi sitesinde, mesela Flormar’da olan bir eylem o sanayi sitesindeki diğer patronların kendini biraz toplamasını sağlayabiliyor. Bu tarz kazanımları biliyoruz, ama veriye dökemiyoruz. Aslında elimizdeki sayısal veriyi kalitatif analizlerle tamamlama isteğimizle bu tarz şeyleri görünür hale getirmeyi kastediyoruz.

2018’deki işçi eylemlerine dair son raporda “#Geçinemiyoruz Eylemleri” başlıklı bir bölüm var. Bu bölümdeki eylemlerden bahsedebilir misiniz?

Buradaki vakaların hepsini rapordaki analizler içine dahil etmedik, çünkü bunların işçilerin bir işyerinde yaptıkları eylemlerden ayrıştığını söyleyebiliriz. Buradaki eylemler intihar ya da kendine zarar verme şeklinde gerçekleşiyor. Bu eylemlerin mutlaka kaydı tutulmalı, ama biz bu eylemleri analizlere dahil etmiyoruz, çünkü direnişin işçinin kendisini de dahil eden bir düzelme hedefi olduğunu düşünüyoruz. İntihara direniş deme fikrinin bir tartışmaya ihtiyacı var, bu konuyu netleştiremedik. Ama bunu da elbette konuşmaya değer buluyoruz, çünkü derli toplu değerlendirince durumun ciddiyeti daha fazla ortaya çıkıyor. Bütün sesini duyurma imkânlarını tüketip şiddeti kendisine yönelterek sesini duyurmaya çalışmak herhalde en çaresiz insanın direnişi. Bunlar genelde borçlanma, borcunu ödeyememe, işsizlik gibi meseleler sebebiyle çok temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların yaptığı eylemler. Bizim için şimdiye kadar çaresizlik seviyesi en yüksek eylemler vince çıkma eylemleriydi, o çıtanın daha da yükseldiğini #Geçinemiyoruz eylemleriyle gördük. Daha çok erkekler bu tip eylemlerde bulunuyor.

2018’de işyeri temelli eylemlerin yarısı bir işçi sendikasının örgütleyiciliği ile gerçekleşmiş bulunuyor. Bu yüzdede 2015’ten itibaren 8 puanlık düzenli bir artış mevcut. Bir kurumun örgütlemediği işçi eylemleri yüzde 33’lik bir dilimi oluşturuyor. Konfederasyon bazında, yüzde 41 ile Türk-İş ilk sırada, onu yüzde 36 ile DİSK takip ediyor.

Raporda eksik kalan kısım işyerinde intiharlar. Bir işçi işyerinde kendisini asıyor, ama hem şirketin itibarı hem de diğer çalışanların üzerinde yaratacağı etki nedeniyle işyeri tarafından çok hızlı bir şekilde üstü kapatılıyor. İçinde bulunduğum Plaza Eylem Platformu’nda da bu ilişkiyi kurmaya çalışıyoruz, ama her işyerinde bir bağlantı gerekiyor. Mesela bir sigorta şirketinden bir arkadaşımız bize ulaşmıştı. Şirketlerinde çok fazla yeniden organizasyon ve rütbe düşürme gibi şeyler mevcuttu, “Bir arkadaşımız yangın merdivenlerinden düşüp öldü, bunun intihar olduğunu düşünüyorum, çünkü kırılgan bir insandı ve bu süreç onu herkesi olduğundan daha fazla etkiledi” dedi. Sonrasında hemen işyerine psikolog getirilmiş ve “Biz bir aileyiz” gibi şeyler söylenmiş. Bu tarz olaylar işyerinde gerçekleştiği için genel kamuoyuna pek ulaşmıyor, aile de üstünü kapatıyor, intiharı kendi çocuğu için utanç verici buluyor. Mesele intiharsa ve arkada bir kanıt bırakılmadıysa bunun işyeriyle ilişkisini kurmak da kolay olmuyor. İlla politik tarafa bükmek gerekmediğini düşünen ve sadece kanıtlara bakan bir insan grubu var ve bağlantıyı kurmak politik mücadele işi. Aynı zamanda bunları sayılarla görünür kılmak gerekiyor. Çünkü tek tek baktığımızda, belki “Borcu varmış, hapse girmiş, düzgün iş aramamış” denecek. Tüm bu vakaları alt alta koymadığımız zaman hem faili işaret etmek hem de nedenlere dair konuşmak zor, bu işin sorumlusu olarak intihar edeni göstermek daha kolay.

İnşaat-İş işçilerinin her paltformda dillendirilen sloganı basit ve vurucuydu

Emek Çalışmaları Topluluğu başka ne tür faaliyetlerde bulunuyor ve gelecekte neler yapmayı amaçlıyor?

Şu anda işçi sınıfı eylemleri raporunun dışında her sene bir akademik buluşma düzenliyoruz. İnsanlar üniversitelerden atılıyor, kalanlar eleştirel bir şeyler yapmakta zorlanıyorlar ve yalnızlaştırılıyorlar. İnsanlar hem birbirini tanısın hem de düşünsel birikimlerini paylaşsın istedik. İlk buluşmada bir atölye yapmadık, herkes kendini tanıttı ve yaptığı çalışmalardan bahsetti. Bu seneki buluşmada ise beyaz yakalılar, göçmenler, kadın gibi çeşitli temalar etrafında sabah küçük atölyeler düzenledik, o alanın mevcut literatürü, eksikleri ve tartışmalı konularının ne olduğu ve başka hangi alanları kestiği gibi sorulara cevap verdik. Öğleden sonraki geniş atölyede ise herkes kendi atölyelerinde neler yaptığını birbirine sundu. Bunun dışında sekiz ders süren, sendika uzmanlarının ve genel başkanlarının ya da sendika dışı kurumlarda örgütleme faaliyetiyle uğraşan insanların gençlere ders verdiği bir eğitim serisi olan bir sendika okulu düzenliyoruz. Çalışma ekonomisi ve sosyoloji gibi alanlarda okuyan, emek meselesine dair bir çerçeveye ihtiyaç duyan gençlere yönelik bir eğitim programı bu. Buraya gelen arkadaşlardan daha sonra Emek Çalışmaları Topluluğu’na katılanlar da oluyor.

Raporda eksik kalan kısım işyerinde intiharlar. Bir işçi işyerinde kendisini asıyor, ama hem şirketin itibarı hem de çalışanların üzerinde yaratacağı etki nedeniyle işyeri tarafından çok hızlı bir şekilde üstü kapatılıyor. Bu olaylar işyerinde gerçekleştiği için kamuoyuna pek ulaşmıyor, aile de üstünü kapatıyor, intiharı utanç verici buluyor.

Uzun vadede, Avrupa’da örnekleri olduğu gibi, kütüphanesi bulunan, işçilere ve işçi çocuklarına eğitimlerin verildiği, akademisyenlerin, sanatçıların ve işçilerin kullanımına açık, belki interaktif bir işçi müzesine de ev sahipliği yapacak bir bağımsız emek enstitüsü kurma hayalimiz var. Böyle kurumsal bir zeminin daha geniş kapsamlı işler yapmak ve birikimi tekil kişilerden bağımsız bir alanda tutmak açısından anlamlı olacağını düşünüyoruz. Sınıf meselesine ilgiyi artırmak için “En İyi Makale”, “En İyi Çalışma” ve “En İlham Veren Direniş” gibi ödüller vermek gibi planlarımız da mevcut. Daha kısa vadede ise halihazırda yaptığımız işleri mükemmelleştirmek istiyoruz. Örneğin son dört yıldır direniş takibi yapıyoruz, ama 1980 sonrasından itibaren geriye yönelik bir tarama yapabiliriz. Analizimize yeni değişkenler ekleyebiliriz, mevcut değişkenleri makro verilerle ilişkilendirebiliriz. Bir yerden başladık ve sonraki süreç bize yeni sorular sordurdu. Başlangıçta işçi eylemlerine dair 15 değişken topluyorduk, ancak sunumlarda ve toplantılarda gelen geri bildirimlerle soru sayısı 30’a kadar çıktı. Mesela eyleme yönelik bir şiddet olup olmadığı sorusunu ilk başta sormuyorduk.

Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Şu an yirmi kişilik bir ekibiz, başlangıçtan beri olan on kişi kadarız. Zaman içinde çeşitli bu çevre daha da genişleyebilir. Herkesin ayrı bir işi ve örgütlenmesi olduğu için zamanı çok ekonomik kullanmamız gerekiyor, herkesin sınırlı zamanını bir araya getirdiğimizde de yapabileceğimiz şeylerin sınırları var. Ancak fikir öldürmüyoruz, yeni katılan arkadaşlara alternatifler sunuyoruz. Herkes sadece katılımcı değil, fikir üreten ve inisiyatif alan pozisyonda olabiliyor.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu vesileyle insanları Emek Çalışmaları Topluluğu’na davet edelim. Herkesin katkıda bulunacağı bir yer mutlaka vardır. Emek meselesi ile ilgili insanlar sanat, yazılım ya da analiz ayağında ya da “masa başında haftada iki saatim var” diyerek Emek Çalışmaları Topluluğu’na katkıda bulunabilir.

* Geçmişteki işçi sınıfı eylemleri raporlarına ve Emek Çalışmaları Topluluğu’nun diğer faaliyetlerine dair bilgilere https://emekcalisma.org/ adresinden ulaşılabilir.
^