DEVREK GÜNEŞİ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ – 2

Söyleşi: Umut Kocagöz
2 Haziran 2019
SATIRBAŞLARI

Mantı, poğaça, börek, kurabiyeler, etli sarma, cevizli kömeç, çeşit çeşit reçel ve dahası… Hepsi doğal malzemeden, hepsi dayanışma ürünü. Devrek Güneşi Kooperatifi kurulduğundan bu yana, on yılda Devrekli kadınların umudu haline geldi. İlk bölümde başkan Saniye Uysal’la konuşmuştuk, bu defa da kooperatifin üç ortağına bağlanıyoruz.  
Hatice Bartu

Devrek’i nasıl tarif edersiniz?

Hatice Bartu: Yirmi sene önce yemyeşil bir bölgeydi. Arazi kısıtlı olduğu için yeşillik katledilip yerleşim alanları açıldı. Sanayi yok. Az miktarda sunta, kaplama fabrikası mevcut. Bölge esnaf ve madenci ağırlıklı. Emekli de çok. Aynı zamanda Almancılık var. Zamanında gitmiş, hâlâ orada duran, altı ay gidip gelen insanlar var. İki yıllık meslek yüksek okulu var. Aslında bir potansiyel mevcut, mesela aşçılık okulu büyüyebilir. Mengen gibi neden olmasın? Desteğe ihtiyaçları var. Yine de Devrek güzel ve yeşil. Tarım tekrar başlar diye düşünüyorum. Asgari ücretle dışarıda çalışanlar gençken gittiler, belirli bir yaşa geldiler. Dönmek isteyen çok. Büyükşehirde çocuk okutanların geçimi zor. Bunları düşününce, birkaç sene içerisinde tarım canlanabilir. Ama çok kardeşli aile yapısı arazileri bölüyor. Planlı üretim şart. İklim değişikliği, kuraklık riski varken, az suyla yetişen bitkiler ekilebilir. Yeraltı kaynakları kayboluyor. Irmak başında iki tane HES var. Dolayısıyla, su sorunu ortaya çıkacak.

Kendi mekânımız burası, rahat girip çıkıyoruz, rahat çalışıyoruz. Çalışma ortamımız güzel, huzurlu ve güvenilir. Birkaç yerde de çalıştım daha önce, burası kadar huzurlu bir yer yok. Çantanı bırak git, içinde bin dolar olsun, burada on beş kişi çalışıyor olsun, kimse elini sürmez.

Hepiniz Devrekli misiniz?

Nazmiye Göktepe: Ben Devrekliyim, eşim de öyle. Evlendiğimde eşim Çanakkale’de esnaftı. Sonra 2001 krizinde iflas edip döndük. 2010 yılında kooperatifi kurduk. Önceden eşimin kahvesinde gözleme yapıyordum. Sonra kahve de kapandı. Saniye (Uysal) abla “kooperatif kuralım ki bütün kadınlar evlerine ekmek getirsin” dedi. Bahçe ürünleri üzerine düşünüyorduk, sonra hamurişi eklendi. Devrek’te bir iş yoktu, burası bizlere iş verdi. Kadınlar buradan para kazanıyor. Sıfırdan, desteksiz, kendi bütçemizle başladık. Ben ara verdim bir dönem, çocuk baktım, sonra tekrar döndüm buraya. Kopmamıştım zaten. Şu an her gün gelmiyorum, sağlık sorunlarım var. Annem tarafından köylüyüz. Köyde çiftçilikle büyüdüm. Evlendikten sonra çiftçilik yapmadım. Yemek konusunda başarılıyım. Önceden yemek veriliyordu burada, o zaman yemek yapıyordum. Şimdi ürünlerimize yoğunlaştık. Memnunuz. Devrek küçük, çok lokanta var. Toplu üretimin satışı daha çok. Son dönemde daha çok rağbet ediliyor. Havuçlu, ıspanaklı, ısırganlı ürünlerimiz doğal. O yüzden de rağbet fazla. Ispanak, ısırgan doğal, havucu güvendiğimiz esnaftan, bazen de ortaklarımızın bahçesinden alıyoruz. Mesela ıspanaklı bir erişte için un, ıspanak, irmik, köy yumurtası ve su kullanıyoruz. Ekstra hiçbir şey koymuyoruz.

Nurten Acar

Nurten Acar: Ben de Devrekliyim, Akçasu köyünden. Çocuklar okumaya başlayınca merkeze indik. Beş senedir kooperatifin ortağım. Zaten köyde her şeyimizi yapıyorduk. Çiftçilik yapıyor, ekin, fasulye, mısır ekiyor, yonca biçiyorduk. Mandalar, koyunlar vardı, çoktu işimiz. Eşim de köydeydi. Ormanda çalışıyorlardı. Çocuklar burada okumaya başlayınca hepsi bitti. Çocuklarım büyüdü, ikisi evlendi. Bir kızım var, liseye gidiyor. Çocuklar okula başlayınca başta annem gidiyordu yanlarına, sonra ben geldim. Şimdi köyde kimse yok. Ben de işe başladıktan sonra köyde yapamıyorum bir şey, vaktim yok. Bizim köyde zaten tarım yok, bostan, bahçe var. Gençler de yok. O yüzden sadece yazın bahçe yapmaya gidiyorlar. Kooperatifle inşallah bu durum değişir. Çiftçimiz buğday ekti bu sene, ekinlerimiz büyüyor. Gitmedim henüz, ama fotoğraflarını yolluyorlar, oradan görüyorum.

Bartu: Ereğli’den muhasebe emeklisiyim, Kooperatifin sekiz kurucu ortağından biri değilim, ama kuruluştan hemen sonra katıldım. Kardeşim kurucu ortaktı, ama pek vakti yoktu. Muhasebe bildiğim için beni davet etti. KDV ile beraber çok zorlaştı muhasebecilik. Kooperatif muhasebesi ise çok farklı, kendinizi yetiştirmeniz gerekiyor. Maliye Bakanlığı dahil tüm kurumlar bizi bir şirket gibi görüyor. Halbuki biz kırsal kalkınma kooperatifiyiz. Kadınların ürünlerini sattıkları, evlerine katkı sağladıkları bir yer burası. Oysa dükkânı açar açmaz maliyeciler geldi, “yazar kasa bulundurmanız lâzım” diye uyardı. İşin evde yapıp getirdiğimiz şeyleri satarak, kooperatife yüzde on pay bırakarak yürümeyeceğini anladık. Bu şekilde dükkânın ne kirası ne elektriği ne de vergisi çıkar. O noktada organize çalışmaya başladık. Dükkânın üst katını tuttuk. Önceden kebap salonuydu, kötü bir durumdaydı. Mekana yirmi bin lira harcadık. İlkin kahvaltı ile başladık, buradaki askeriyeye kahvaltı veriyorduk. Aileler günübirlik gelir, çok vakit geçirirlerdi. Zaman içinde ürünlerimize talep arttı, biz de burayı imalathaneye çevirdik. Kafe kısmını aşağı aldık önce. Ama baktık ki paketleme ihtiyacımız var, iptal ettik. Yemek işini değirmen faaliyete geçince köy arazisinde düşünüyoruz.

Hayat Devrek ya da Zonguldak’la sınırlı değil. Daha önce Zonguldak’ı görmemiş arkadaşlarımız da vardı aramızda. Bir eğitim olduğunda beş yıldızlı otelde kalıyorlar, önlerine yemek geliyor, seminere katılıyorlar, kendilerini tanıyorlar ve ifade etmeyi öğreniyorlar.

Değirmen arazisi kime ait?

Bartu: Köy tüzel kişiliğine, yani muhtarlığa ait. Değirmenin binası virane bir okuldu. Önce BAKKA projesi ile, İl Tarım ve İlçe Tarım Müdürlüğü’nün desteğiyle onardık. Fırınımızın ardından reçel ve pekmez ünitesini yaptık. Bu kadar geniş bir araziyi değerlendirmek gerekiyordu. Saniye hanımın en büyük hayali kendi unumuzu üretmekti. Zamanın kaymakamına, İlçe Tarım Müdürlüğü’ne gittik. Milli Eğitim Bakanlığı bu tür işlere sıcak bakmıyordu, ama köy okul binalarının topluma kazandırıldığı örnekler vardı. Okul açmaya karar verirlerse, binayı üç ay içerisinde boşaltacağız. Köyde öğrenci sayısı çok az. Köyümüz merkeze yakın. Okul yapılacaksa güzel elbette. Yalnızca fırının sökülmesine üzülürüm. Yapımı sürecinde çok sıkıntı yaşadık. Kredi sorunu vardı, cebimizden takviye yaptık. Yerel yönetimle koordineli çalıştık. Şu anda köy arazisinde parkelerin yapımında İl Özel İdaresi destek sunuyor. Belediye kapsamında değil çünkü. Başlarda kooperatif çok fazla kaale alınmıyordu, ama şimdi ilgi arttı.

Neden artık kaale alınıyorsunuz?

Bartu: Hem istihdam yaratıyor hem de Devrek’i tanıtıyoruz. Yerel yönetimin, yöneticilerin misafirlerini gezdirebilecekleri tek biz varız. Aslında ağladığımız çok oldu. Emek sarfediyorsun, karşılığını alamayınca üzülüyorsun. Ama artık kemiğimize et yapıştı. Bizi dinleyenler arttıkça başarılı olmaya başladık. Yaptığımız şeye özenenler var. “Bize katılın” diyoruz, ama onlar bağımsız hareket etmek istiyor. Kooperatifçiliğe dair sorular soruyorlar. Ana sözleşmemizi okumalarını öneriyoruz. Biz de en başta biraz el yordamıyla, kooperatifçiliği bilmeden çalışmaya başladık. Hâlâ da bunun sıkıntısını çekiyoruz. Şirket ile kooperatif gibi davranmak arasında bocalıyoruz. Bireysel olduğun zaman kapılar daha rahat açılıyor.

Kooperatifte neler yapıyorsunuz? 

Nazmiye Göktepe

Bartu: Başkan yardımcısıyım. İhtiyaç neredeyse orada çalışıyorum. Organizasyon işlerini yapıyoruz. Değirmen projesinde makine araştırmasını ben yaptım. Tarhana normalde 15 günde bir mayalanıyor. Makine ünitesiyle bunu bir haftaya, on güne indirebiliyoruz. Tarhananın, eriştenin kuruması bir haftayı bulur. Rahat kurusun diye sürekli karıştırmak, incecik sermek zorundasınız. Şimdi klimalı ortamda, hijyenik koşullarda çok daha rahat ve kısa sürede kuruyacak. Siparişe göre kısa zamanda ürün hazırlayabileceğiz.

Göktepe: Evimize ekmek parası götürüyoruz. Kendi mekânımız burası, rahat girip çıkıyoruz, rahat çalışıyoruz. Çalışma ortamımız güzel, huzurlu ve güvenilir. Birkaç yerde de çalıştım daha önce. Burası kadar huzurlu bir yer yok. Çantanı bırak git, içinde bin dolar olsun, burada on beş kişi çalışıyor olsun, kimse elini sürmez. Birbirimize çok destek oluyoruz. Mesela bir arkadaşımızın zor durumunda destek oluruz. Maddi olarak zor durumdaki arkadaşlar burada çalışıyor.

Acar: Hastalanmıştım, hastanedeydim. Saniye ablanın ablasıyla tanışmıştım. “İş arıyorum, ama bulamıyorum” dedim. “Bizim Saniye’nin yanına gel, o sana iş verir” dedi. Hastaneden çıkınca gittim, Saniye abla “hemen başla” dedi. Sevinçten ağladım. Ele bakmak çok kötü bir şey. İşin imalat kısmındayım. Makarna kesiyorum, gömeç, gözleme, bazlama, yufka, baklava yapıyorum. Sabah sekizde geliyoruz, akşam beş-altıya kadar çalışıyoruz. İşimize göre bazen yedide çıkıyoruz. Daha önce çalışmıyordum, çok sevinmiştim burada iş buldum diye.

İmece usûlü, koordineli çalışıyoruz. Kâr ettiğin zaman ne kadar seviniyorsak, zarar ettiğimizde de paylaşmayı bilmemiz gerekir. Herkes destek oluyor; bileziğini, gün parasını veren var.

Yeni kurduğunuz sistem ürünün kalitesini etkiler mi?

Bartu: Hayır, sistem aynı. Kapalı ortamda daha çabuk mayalanıyor. Mayalanma için ısı ister, mayalanma odasında o ısı sağlanıyor. Çabuklaştırıyor, ama tadında bir değişiklik olmuyor. Kurutma için de geçerli bu, temiz bir ortamda kurumuş oluyor. Seri üretimde kolaylık sağlayacak. Sebze de kurutabileceğiz. Örneğin, ısırganlı erişte için ısırganı da kurutabileceğiz. Isırgan tozu isteyen oluyor, onu yapabiliriz. Bulgur çekmek istediğimizde saklamak için iyi bir ortam olacak, çünkü kuru ve serin bir yer. İlkin üretim kapasitesini arttırmak istiyoruz. İkincisi, mevcut işleyişimizde arkadaşlarımız çok emek veriyor ve eziyet çekiyor. Burada erişteyi yapmak için bekliyor, sonra köye tekrar gidiyor. Kurutma orada yapıldığında süreç hızlanacak. İstihdamda da artışa gitmemiz gerekebilir. Köyde üretim artacak. Meyve, domates kurutması istiyoruz. Domates, kapya, kırmızı biber, pancar diktik. Bunlar bizim hammaddelerimiz. Dışarıdan alacağımıza, kendimiz yetiştirelim. Böylece hammadde pahalandığı için ürünlerin fiyatını artırmak zorunda kalmayacağız. Uzun süre aynı seviyede gidecek fiyatlar. Tüketiciyi de memnun edecek.

Ürünleri nasıl satıyorsunuz?

Bartu: Temelde tüketim kooperatiflerine. Geçtiğimiz kış Ovacık Tüketim Kooperatifi’nde yaptığımız satışlar bize çok destek oldu. Ürünün yüzde seksenini ona verdik. Tüketim kooperatifleri küçük alıcıya sağlıklı ürün tedarik ediyor. Sağlıklı ortamda üretilen ürünlerin sağlıklı ortamda satılması çok önemli. Devrek’te böyle bir yer olsa ben de ürünü oradan alırım. Üreticiye ne kadar katkı sunulursa, o da o kadar üretim yapar. Çark zincirleme. Ovacık bizden ne kadar fazla isterse biz o kadar üretim yapıyoruz. Böyle gidiyor. Ovacık öncesinde internet üzerinden satış yapıyorduk, kendi web sitemiz ve hepsiburada üzerinden. Bazı ürünlerimizi burada ve Zonguldak’ta marketlere veriyoruz. Kulaktan kulağa yayıldığı da oluyor. Daimi müşterilerimiz bizi öneriyor. KEDV üzerinden kooperatifler arasında bir dayanışma oluşuyor. Başka kooperatiflere veriyoruz, onlardan alıyoruz. Takas gibi, birbirimizin ürünlerini satıyoruz. Şoförümüz, aynı zamanda ortağımız Celal bey Zonguldak pazarına ürünlerimizi götürüyor haftada iki gün. Buranın bütün işlerini yapıyor. Elektrik sorunlarına bakar, odun keser, ağır işleri üstlenir. Büyük emeği var.

52 ortak kadının katılımı nasıl?

Bartu: 28 kadarı aktif, diğerleri pasif ortak. Bir baston projemiz olmuştu, “Bahçeden bastona” diye, kirenin meyvasından, çekirdeğinden ve dalından faydalanmak üzere. O arkadaşlar bastoncuydu, eğitimini alıp bize geldiler. Şu an aktif durumda değiller. 28 aktif arkadaşın arasında çiftçiler var. Süt, meyve, domates alırız onlardan. Tarhana için kışın domates bulunmaz, başlarız yazın domates sosu, biber sosu yapmaya.

Derdi anlatınca azalır, neşe anlatınca çoğalır. Kooperatifçiliğin manevi yönü daha önemli. Kooperatifçilik ortamında çok değer gördüm. Kooperatife gelince önyargılı olmamayı, paylaşmayı, birlikte hareket etmeyi öğreniyorsun.

Kadınlara ne katıyor kooperatif?

Göktepe: Her yerde böyle kooperatifçilik olsa daha çok üretim olur. Önce güven, temiz çalışma ortamı lâzım. Samimi, dürüst olduktan sonra her şey gerçekleştirilir. Bir de kooperatif ortağı olunca herkes daha farklı oluyor. Bizim işyerimiz, kooperatifimiz deyip daha çok emek veriyorsun, sahipleniyorsun. Çocuk bakarken de buraya gelmeden duramıyordum, ayaklarım beni buraya çekiyordu. Buranın var olmasını, ayakta kalmasını hep umut ediyorum. Daha ileride ne kadar insan faydalanırsa, ne kadar çok insan evine buradan ekmek götürebilirse, ne mutlu bize.

Bartu: Evinden çıkamayan arkadaşlarımız var, kooperatifle sosyalleşiyorlar. Eğitimlere katılıyor, gezilere gidiyoruz. Hayat Devrek ya da Zonguldak’la sınırlı değil. Daha önce Zonguldak’ı görmemiş arkadaşlarımız da vardı aramızda. Bir eğitim olduğunda beş yıldızlı otelde kalıyorlar, önlerine yemek geliyor, seminere katılıyorlar, kendilerini tanıyorlar ve ifade etmeyi öğreniyorlar. Birbirimizden çok fazla şey öğreniyoruz. Pratikte zamanla çözülecek, doğru bildiğimiz yanlış şeyler de var. Ekonomik olarak, belki kooperatif hızlı ödeme yapamıyor, ama harçlıkları oluyor. Şu an projeden dolayı çok sıkıştık, önceliklere göre ödeme yapıyoruz. Birbirimizi idare ediyoruz. İnsanlar burayı kendi yeri gibi görüyor. İmece usûlü, koordineli çalışıyoruz. Kâr ettiğin zaman ne kadar seviniyorsak, zarar ettiğimizde de paylaşmayı bilmemiz gerekir. Herkes destek oluyor; bileziğini, gün parasını veren var. Elinden geleni yapmaya çalışıyor herkes. Sigortalı arkadaşlar “maaşımı geç alayım” diyor. Bunlar kooperatife borç olarak verildi, herkes sonra geri alacak. Yoksa sermaye artırımına gitmemiz gerekirdi her ortak için, onu istemedik. Kâğıt üzerinde 100 lira ortaklık payı var, ama onu da almadık birçok ortağımızdan.


“Bahçeden Bastona” projesinin ürünlerinden biri.

Kooperatifle ilgili kararları nasıl alıyorsunuz?

Bartu: Konuşuyoruz. Değirmen projesi için örneğin, Saniye hanım “neden oraya bir değirmen yapmayalım” diyordu. Güneş paneli enerjimizi sağlayalım, bir sürü makinemiz var, ciddi elektrik harcıyoruz, bunu gideririz, fazla enerjimizi de satarız, aylık iki-üç bin kâr elde ederiz. Biz de düşünüp taşındık, hep beraber karar verdik. Her ay düzenli toplantılarımız oluyor, artı ve eksilerimizi konuşuyoruz, yanlışlarımızı düzeltmeye çalışıyoruz. Orada tartışılıyor, hep beraber karar veriliyor. Görmediğimiz şeyleri arkadaşlarımız görüyor. Yönetim olarak tek başımıza karar almıyoruz.

Göktepe: Toplantılarda herkes fikirlerini söylüyor. Genelde aynı düşünüyoruz, birbirimizin fikrine uyum sağlıyoruz. Zaten hep iç içeyiz. Hem muhabbet, sohbet, hem üretim.

Kooperatifçilik sizin için ne ifade ediyor?

Bartu: Ortaklaşa çalışmak, birbirinizin ihtiyaçlarını gidermek… Ortaklaşa yaptığınız işte zamandan tasarruf edersiniz. Tek başıma bu erişteyi yapamam, ama birkaç kişi bir araya gelince akşama kadar çıkartırız. Yoğurması, hazırlaması, kesmesi, tek başıma bir hafta sürer. Her şey öyledir; bulaşık yıkamada, temizlikte de öyle değil mi? Siz yıkarken biri duruluyorsa o iş yarı zamana biter. Kooperatif deyince “ortaklaşa” diyorum, derdi de, neşeyi de, işi de ortaklaştırmak. Derdi anlatınca azalır, neşe anlatınca çoğalır. Kooperatifçiliğin manevi yönü daha önemli. Kooperatifçilik ortamında çok değer gördüm. Aslında tek başına hareket eden, önyargılı biriyimdir. Kooperatife gelince önyargılı olmamayı, paylaşmayı, birlikte hareket etmeyi öğreniyorsun. Ben değil de, biz demeyi öğreniyorsun. Ben tek başınalığa çok alışkınımdır, ama burada biz demeyi öğrendik.

Devrek Güneşi’ni on yıl sonra nerede görmek isterdiniz?

Acar: Şimdi değirmen olacak, üretim artacak. Herkes evine ekmek götürsün, çalışmak isteyen çalışsın. Genelde ihtiyaç sahibi kadınlar burada çalışıyor. Burada iki arkadaş sigortalıyız. İşe göre de kadınlar çağrılıyor, iş olduğu zaman diğerleri de çalışmaya geliyor. Haftada bir gün iznimiz var. Haftasonu bir gün bir arkadaş gelmiyor, diğer gün ben gelmiyorum. Gerekirse diğer arkadaşlar yardıma geliyorlar. Eşim de emekli oldu, ikimizin aldığı ile geçiniyoruz çok şükür. Yetmiyor, ama bu devir çok zor. Olduğu kadar.

Göktepe: On yıl önce bu kadar çalışanımız yoktu, bu kadar makinalar yoktu. Ben ara verdim bir ara, o dönemde arkadaşlarım çok çalıştı. Önceden elde yoğurup açıyorduk, çalışması zordu. Bileklerimde ödem vardı, ağır işi yapamıyordum. O dönem çocuk bakmaya başladım. Sonra makineler geldi, şu anda herkes rahat yapıyor. Bak, kocaman fırın alındı. Bunların hiçbiri dışardan yardım almadan, arkadaşlarımızın emeğiyle gerçekleşti.

Bartu: İlerleyeceğini, çoğalacağını düşünüyorum. Biz de büyük bir marka olabiliriz, neden olmasın? Çok sayıda ortağımız olabilir. İhtiyacı olanlar, çok sayıda insan katılsın. Hammaddemizi ortaklarımızdan alalım. Beyaz yakalılar da parçamız olsun. Pazarlama desteği olabilir. Kreş, bakımevi ve destek yerleri açabiliriz. Tabii egosuz, üretken olmak, beraber çalışmaya açık olmak gerekir.

^