Mars’ın yüzeyindekilerle akraba kayaçlar, endemik balık, bitki ve kuş türleri, beyazın çeşitli tonlarının göründüğü sular… Yeryüzünde eşine az rastlanır jeolojik ve mikrobiyolojik özelliklere sahip Salda Gölü hukuk tanımaz bir ısrarla yok edilme tehdidi altında. Beyaz kumullarının devasa kamyonlarla taşınmasıyla göz önüne serilen pervasız saldırının geçmişi uzun. Salda Gölü’ne yapılması planlanan millet bahçesi projesine karşı açılan davayı takip eden avukatlardan Tuncay Koç ve Salda Gölü Koruma Derneği Başkanı Gazi Osman Şakar’dan dinliyoruz.
Salda Gölü’nün hayatınızda nasıl bir yeri var?
Gazi Osman Şakar: Yeşilova’da yaşıyorum, köyüm Salda Gölü’ne 4 kilometre uzakta. Çocukluğumuzda koyunlarımızı, atlarımızı göle götürüp orada yıkardık. Yılda bir-iki kere de kıyısında pikniğe giderdik. Gölün yakınlarında yaşayan Salda, Doğanbaba ve Kayadibi köylerinde yaşayanlar da Salda Gölü’yle içli dışlıydı.
Neler hatırlıyorsunuz o zamanlara dair?
Gölün etrafındaki pıynar denen çalılar o kadar yüksekmiş ki, aralarından develerin bile görünmediği anlatılır. Gölün kenarında meşe, çam ve ardıç ağaçları vardı. Bunlar zamanla kesildi, yok edildi. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi burada da ormanlar talan edildi.
O zamanlar göl kıyısına gelen çok kişi gelir miydi, kalabalık olur muydu?
Şakar: 1960-70’lerde göle pikniğe gelen insan sayısı bini geçmez. Salda daha sakindi. O zaman da beyaz kumlar vardı, ama dört yıl öncesine kadar senede 5-10 bin kişi ziyaret ederdi. Son dört senedir turist sayısı çok arttı.
Son yıllarda kaç kişinin ziyaret ettiğine dair bir bilginiz var mı?
Şakar: 2019’da 1 milyon 400 bin kişinin geldiği söyleniyor.
Salda Gölü’nü ekolojik açıdan değerli kılan özellikleri neler?
Tuncay Koç: Türkiye’nin göller bölgesinin en batısında, tektonik bir göl. Salda Gölü’nün jeolojik yapısı 2 milyon yıl öncesine dayanıyor. Bazı bilim insanları bu nedenle bilim parkı olarak korunmasını talep ediyor. Salda Gölü Türkiye’nin en derin göllerinden biri; 185 metre derinliğe sahip. Yapılan incelemeler Salda Gölü kıyılarındaki magnezyum yüklü beyaz kayaların Mars yüzeyindeki kayalarla benzer özellikleri olduğunu göstermiş. Göldeki siyano-bakteriler zamanla hidromanyezit haline geliyor. Salda kıyılarının beyaz görünüme sahip olmasının nedeni bu mineraller. Kamyonlarla taşınan o beyaz maddeler inşaat kumu değil. Bunlar yaşayan bakteriler. Çok uzun süredir gölde araştırmalar yapan Dr. Erol Kesici “o minerallere ayak basılması dahi yanlış” diyor. Maalesef kamyonlarla taşıdılar, ezdiler. Sonra da tırmıklarla düzeltilerek eski hale getirildiği söylendi. Tam bir felaket.
Kumulları kullanarak “beyaz yürüyüş yolları” yapmayı planlıyorlar. Sosyal medyada tepkilerin yükselmesi üzerine geri getirildi kumlar. Kumların yerini değiştirmek, bir insanın azı dişini çekip sonra tekrar yerine koymak gibi. Oradaki doğa bozuldu.
Şakar: Gölde hidromanyezit stromatolit oluşumu var. Salda Gölü’ne turkuaz rengini veren canlı organizmalar bunlar. Beyaz Adalar dediğimiz yerdeki stromatolitler çok geniş bir alana yayılıyor. Kumların olduğu yerler eskiden göl suyuyla kaplı alan. Suların çekilmesiyle göl tabanında açığa çıkan hidromanyezit çökeltileri götürdüler kamyonlarla. İçindeki siyano-bakterilerden dolayı göl sürekli oksijen üretiyor. Sadece Salda Gölü’nde yaşayan yosunlar var. Ayrıca 110 tür kuş yaşıyor Salda Gölü havzasında. Nesli tükenmekte olan kuşlardan Dikkuyruk için Salda gölü çok önemli. Gölde yaşayan iki de balık türü var. Biri endemik bir tür olan 5-6 santimetre boyundaki Salda sazancığı. Diğeri de bizim yağ balığı dediğimiz tür. Emine Erdoğan Salda Gölü’nü ziyarete geldiğinde, bir pelikan getirmişlerdi. Halbuki Salda’da pelikan filan yok.
Koronavirüs salgını sırasında gölün beyaz kumlarının kamyonlarla taşınması medyaya yansıyınca büyük tepki yarattı. Neler yaşandı o gün?
Şakar: Koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemlerden dolayı gölün çevresindeki parklara giriş yasaklanmıştı. Çok hayırlı oldu Salda Gölü için bu karar. Ama koronavirüs salgınını ekoloji mücadelesine saldırmak için fırsata çevirmek istediklerini görüyoruz. Kazdağları’nda hemen saldırıya geçtiler. Salda Gölü’ne de saldırdılar. 10-11 Nisan’da müteahhit firma “çivi bile çakmayacağız” denen millet bahçesi sahasında kamyonlarla kumulları ve hidromanyezit çökeltileri Beyaz Adalar bölgesinden Halk Plajı denen bölgeye taşıdı. “Çivi bile çakılmayacak” sözü büyük bir yalan. Kartondan bile bir binayı koyacak olsanız zemin düzleştirilmeyecek mi? Kazmasız, küreksiz, kepçesiz inşaat olur mu? Millet bahçesi projesi kapsamında araç parkı yapılması planlanan Beyaz Adalar bölgesindeki yükseltileri düzleştirmek için iş makineleriyle girdiler. Beyaz Adalar’dan çıkan beyaz kumulları kepçe ve kamyonlarla 5 kilometre ötedeki halk plajına götürdüler. 30 kamyondan fazla kum taşıdılar. Kaymakama, valiye sorduğumuzda “haberimiz yok” dedi. Suçu müteahhit firmaya yüklediler. Halbuki müteahhit firma parasını alamayacağı işi yapar mı? O alanda devletin görevlileri var. Kimseyi alana yaklaştırmıyorlar, ama kamyonlara her şey serbest.
Kumulların halk plajına götürülmesinin nedeni ne?
Şakar: Kumulları kullanarak “beyaz yürüyüş yolları” yapmayı planlıyorlar. Millet bahçelerinin imar planında var bu yürüyüş yolları. Sosyal medyada tepkilerin yükselmesi üzerine geri getirildi kumlar. Kumların yerini değiştirmek, bir insanın azı dişini çekip sonra tekrar yerine koymak gibi. Oradaki doğa bozuldu. Sadece kumları aldıkları yerde doğa bozulmadı. Kumları götürdükleri halk plajının da yapısı bozuldu. Burası zaten “doğal bir bahçe”ydi. Kamyonlar halk plajına da girdi, ezip toz haline getirdi mineralleri. Kumların incelip toz haline gelmesinin insan sağlığına da zararı var. İnce kum solunduğu zaman kot taşlama işçilerinde yoğun olarak görülen silikozis hastalığına neden olabiliyor.
Gölün ticarileşmesi ne zaman dayanıyor?
Şakar: Salda Gölü 1980’lerde turizmin gelişmesiyle insanların ilgisini çekti. O dönemde insanların birinci amacı gölde yüzmek değildi. Gölün çevresinde 10-15 tesis vardı. Bu tesisler otel gibi büyük tesisler değildi. Günlük turlar düzenlenirdi. Çoğu yabancı turist buraya otobüslerle gelirdi. 1989’da İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından Salda Gölü 1. derecede Sit alanı ilan edildi. Bunun üzerine tesisleşme durdu. Ama geçtiğimiz yıl, Mart 2019’da, 1. derecede Sit alanı statüsü yanına Salda Gölü’nü Özel Koruma Bölgesi ilan ettiler.
Kanal İstanbul gibi, Akkuyu nükleer santrali davası gibi bu da “özel” bir dava. Bu davalar hakkında konuşurken hukuktan bahsedemiyoruz, siyasetten ve ekonomi-politikten bahsetmemiz gerekiyor.
Koç: 1. derece Sit alanlarına kesinlikle inşaat yapamazsınız; imara kapalı bölgelerdir. Sadece Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararlarıyla zorunlu altyapı projelerini yapabilirsiniz. Burayı Özel Koruma Bölgesi ilan etmeseler böyle bir inşaat faaliyeti yapamazlardı. Salda Gölü’nün kıyılarını 3. derecede Sit alanı statüsüne düşürmeyi tercih etselerdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kanunen bu alanda en az 1 sene çalışıp bölgenin endemik türlerine gelebilecek zararları tespit etmesi ve mevsimsel incelemelerde bulunması zorunluluğu vardı. Dolayısıyla, Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan ederek sanki orayı koruyacakmış gibi bir hava oluşturdular 15 Mart 2019’da Salda gölü birden Özel Koruma Bölgesi ilan edildi. Ardından Salda Gölü 3. Bölge SİT alanını millet bahçesi adı altında imara açtılar.
Salda Gölü’nün statüsü değiştikten sonra böyle bir projenin yapılacağını tahmin ediyor muydunuz?
Şakar: Hayır. Son yerel seçimlerde Cumhurbaşkanı Burdur mitinginde “Salda Gölü’ne millet bahçesi yapacağız” dedi. Bunun üzerine 15 Mart’ta millet bahçesi yapılması kararı alındı. 10 Temmuz 2019’da proje ihaleye verilmek için askıya çıkarıldı. Temmuz 2019’da millet bahçesi projesinin detaylarını öğrenmek için Burdur Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müracaat ettiğimde “bu konuda bakanlık yetkili, sana bilgi veremeyiz” deyip bana bir yazı verdiler.
Millet bahçesine ait planları görebildiniz mi?
Koç: Kamuoyuna önce Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi diye 15 Mart’ta söylendi. Bu tarihten 10 Temmuz tarihine kadar ki süreçten kimsenin haberi olmadı. Millet bahçesi planları için Antalya Tabiat Varlıkları Koruma 2. Bölge Kurulu’ndan Mayıs ayında yapılacak işler için “uygundur” diye aceleyle izin çıkarmışlar. Bundan da kamuoyunun haberi olmadı. Ardından 10 Temmuz tarihinde millet bahçesi imar planı askıya çıktı. İmar planları halkın itirazlarını değerlendirmek için 30 gün askıda kalır, bu süre içinde itirazlar yapılır. İtiraz süreleri sonlanmadan imar planları kesinleşmez. Halkın itiraz etmesine fırsat vermeden imar planlarının askıya çıkmasıyla beraber ihaleye de çıkardılar projeyi. İhale 31 Temmuzu 2019 günü oldu. Yani ilanlardan 21 gün sonra. 2863 sayılı Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre İmar planı kesinleşmeyen bir yer için ihaleye de çıkılamaz. Bu nedenle ihaleyi çok hızlı yaptılar. Ayrıca, kamuya ihaleyi kimin kazandığını uzun süre açıklamadılar. Biz de 30 Temmuz tarihinde davamızı açmıştık.
Dolayısıyla, ihale de hukuka aykırı, öyle mi?
Koç: Evet. 2019’un Temmuz ayında Salda Gölünü Koruma Amaçlı İmar Planı internette yayınlandı. İmar planı kesinleşmeden 31 Temmuz’da ihaleye çıkılacağı söylendi. 15 Mart 2019’da Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmeden dört gün önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlar Genel Müdürlüğü Salda gölünde yapılacak projeler için TOKİ’yi yetkilendirmiş. Bu kararın alındığı tarih 11 Mart. O tarihte Salda Gölü 1. derece Sit alanı statüsündeydi. İhalede başka bir hukuksuzluk daha vardı. Henüz Sit alanıyken yetki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ndedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu kararı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile birlikte vermesi lâzım. Bu konuda Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne hiçbir şey sorulmamış. Mekânsal Planlar Genel Müdürlüğü’nün talimatıyla alanda TOKİ yetkili kılınamaz. Kanun açıkça Bakanlık Olur’unu şart koşuyor, yapılan işlemde ise Bakanlığın Olur’u yoktu. Hâlâ Sit alanı olan bir yerde TOKİ’yi yetkili kılıyorlar. İlk hukuksal problem bu.
Proje için TOKİ’nin yetkilendirilmesinin özel bir nedeni var mı?
Koç: Kamu İhale Kanununda TOKİ ile ilgili özel bir madde var: “kamulaştırma, mülkiyet, arsa temini, imar işlemleri ve uygulama projesine ilişkin şartlar aranmaksızın ihaleye çıkılabilir.” diyor TOKİ’ye ilişkin olarak. Yani imar planları olmayan yerlerde de TOKİ ihale yapabilir. Bu yetki sadece TOKİ’de var. TOKİ’nin uzmanlık alanı toplu konut yapmak, alt yapı yapmak. Sit bölgesine toplu konut mu yapılacak? TOKİ’yi yetkilendirmelerinin amacı proje sürecini hızlı atlamak, imar ve ÇED raporu süreçlerine takılmamak. Devletin çok acelesi vardı, TOKİ’yi araç olarak kullandılar. Salda gölünde ÇED sürecini beklemediler. Bu ilanı öğrenince, Yeşilova halkı adına üç avukat 31 Temmuz’daki Salda Gölü Millet Bahçesi Yapım Proje İhalesinin iptali ve 1/1000, 1/5000’lik ve 1/25.000’lik planların iptali için dava açtık.
ÇED süreci işletilmeden projeyi nasıl onaylatabildiler?
Koç: TOKİ neredeyse her kısıtlamadan, kuraldan muaftır. Ama muaf olmadığı bir şey var. TOKİ kanununda bir madde der ki: “Yapılacak projeler ÇED raporu olmadan ihaleye çıkılabilir”. Ama devamında “ÇED raporu zorunluluğu bulunan hallerde sözleşme imzalanmadan önce bu raporun alınması zorunludur.” Maddesi de var. ÇED raporu zorunlu olan durumlarda ÇED raporu mutlaka alınmalıdır. Yani, ÇED sürecinden tamamen muaf değil. İhaleyi yaparken ÇED raporu olmayabilir, ama ihale sonuçlandığında karşılıklı imza aşamasında ÇED raporu zorunlu, en azından ÇED’den muaftır belgesi alması zorunlu. Oysa dosyada, yapılacak millet bahçesinin çevreye etkilerine dair hiçbir bilgi yoktu. ÇED yönetmeliğinin ek 2. maddesinin söylediği gibi, millet bahçeleri temalı park statüsündedir. Temalı parklar 50 bin metrekareden genişse, ÇED yönetmeliği ek 2. Maddeye tabidir. Devletin resmi belgelerinden biliyoruz ki, ihaleye çıkılan millet bahçesi proje alanı 142 bin metrekare. Daha sonra dosyaya giren bir belgede 83 bin metrekare gözüküyor. Mahkemeyi yanıltmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 42 bin metrekare olduğunu iddia ettiği bir yazı verdi. 50 bin metrekare koşulunun altında göstererek ÇED sürecinden muaf olmak istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ÇED Şube müdürlüğünden “ÇED gerekmemektedir” yazısı alması gerekir. Bu muafiyet yazısının da ihalenin olacağı 31 Temmuz tarihinden önce alınması lâzım. Böyle bir belge de yoktu. İhale dosyasına karşı açtığımız davada “Bu evrak yoksa proje iptal edilmelidir” dedik. UYAP [Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi] üzerinden davadan haberdar olan davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 6 Ağustos’ta “millet bahçesi”nin ÇED yönetmeliğinde belirtilmediği, bu nedenle ÇED raporundan muaf olduğuna” dair bir görüş yazısı verdi. Yazı 6 Ağustos tarihli, ihale 31 Temmuz’da yapıldı. İdare hukukunda eylemin olduğu andaki şartlara bakılır. Dosyada ÇED muafiyet belgesi olmadığı için ihalenin yapılmaması gerekirdi.
Göldeki siyano-bakteriler zamanla hidromanyezit haline geliyor. Salda kıyılarının beyaz görünümünün nedeni bu mineraller. Kamyonlarla taşınan o beyaz maddeler inşaat kumu değil.
Millet bahçesi ihalesinin ayrıntıları nedir, buradan nasıl bir kazanç bekleniyor?
Koç: Faaliyeti süren inşaatın ihalesi geçen yıl 21 milyon liraya bir şirkete verildi. 21 milyon büyük bir rakam değil. Esas büyük rant bu alanın işletme ihalesinde dönecek. Salda Gölü’nün kıyılarında günübirlik konaklama tesisleri yapacaklar. Planda restoran, dinlenme yeri, kafe, mescit gibi sosyal alanlar var. Salda Gölü’nü mesire yeri gibi kullanmayı planlıyorlar. Kalıcı inşaat malzemeleri kullanılmayacağı, doğaya uygun ahşap malzeme kullanılacağı söyleniyor. Uygulama İmar Planı’ndan anladığımız kadarıyla, 30 bin metrekareye yakın kapalı alan inşa edilecek. Bu da turizm yoğunluğu ve yapılaşma demek. Osman bey geçen yıl 1 milyon 400 bin ziyaretçiden bahsetti. Her araçta 5 kişiden ortalama alsak 280 bin araç eder. Araç başına sadece 20 TL giriş ücreti alınsa, diğer gelir kalemlerini saymıyorum ortaya bir ticaret hacmi çıkar. Kamuoyu baskısı üzerine bakanlık imar planlarını 12 Eylül 2019 tarihinde tekrar değiştirdi ve Ekim ayında yeniden askıya çıktı. Daha önce imar planında yer alan çadırlı alan ve bungalov kısımları kaldırıldı. Bazı küçük düzeltmelerle ikinci bir imar planı yapıldı. Bir hukuksuzluk da burada yaşandı, çünkü ihale ilk imar planına göreydi. İkinci bir imar planı yapılması ihalenin iptal edilmesi anlamına gelir. İmar planı kesinleşmeden ihale yapıldığı için Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’na göre, TOKİ yetkilileriyle alakalı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. İhaleyi yapan TOKİ yetkilileri devlet memuru. Haklarında soruşturma açılması için amirlerinin izin vermesi gerekli. Bu izin verilmedi. Ankara İdare Mahkemesi açtığımız ihalenin iptali davasını reddetti. Biz de Danıştay’a temyize gittik. Türkiye hukuk tarihinde görülmemiş bir süratle Danıştay, ilk derece mahkemesi kararını onadı. Bizim kararı temyiz etmemizle kararın onanması arasında tam 50 gün var, posta süresi de dahil bu zaman zarfına. Hukukçular bilir, Danıştay’da daha önce bu kadar hızlı onanan bir dosya muhtemelen görülmemiştir. Bizim temyiz itirazlarımızsa incelenmedi.
Güçlü bir toplumsal itiraz yükselmedikçe hukuki yollar tıkalı görünüyor; ne dersiniz?
Koç: Bu davanın seyri belli. Türkiye’de 50 günde, bir dosya bir yerden bir yere gitmezken Danıştay’dan 50 günde karar çıktı. TOKİ çalışanları soruşturulmadı, itirazlarımız dinlenmedi. Bu davadan elbette umutlu değiliz. Salda gölünde kumların yerinin değiştirildiği güne ait fotoğrafları dosyaya ekleyerek imar planları davasında yürütmeyi durdurma kararı istedik. Çünkü burada telafisi mümkün olmayan bir zarar söz konusu. Davanın bir anlamı olması için yapılan işlerin durdurulması gerekiyor. Davayı kazansak bile ortada koruyacağımız bir değer kalmayacak. Bir ay geçmesine rağmen, mahkeme yeniden yürütmeyi durdurma başvurumuza dair bir inceleme yapmadı. Bir yanıt geleceğini de sanmıyorum. Kanal İstanbul gibi, Akkuyu nükleer santrali davası gibi bu dava da “özel” bir dava. Bu davalar hakkında konuşurken hukuktan bahsedemiyoruz, siyasetten ve ekonomi-politikten bahsetmemiz gerekiyor.
Şakar: Her şey Cumhurbaşkanının elinde. Salda Gölü’ne millet bahçesi yapılırsa gölü kaybedeceğiz. Salda Gölü’nde gün ışığının durumuna göre mordan beyaza her renk görülebilir. Lacivertin her tonu, mavinin turkuazı, pamuğun beyazı, sığır kuyruğunun sarısı, otun, meşenin, pıynarın, ardıcın ve çamın yeşilinin buluştuğu bir yerdir Salda Gölü ve çevresi.
Salda Gölü’nün ekolojisini tehdit eden başka etkenler de var mı?
Şakar: Salda Gölü’ne çevresindeki göletlerin büyük zararı var. 30-40 sene evvel yapılmış iki gölet var. O zamanlar Salda Gölü’nün suyu bu kadar çekilmiyordu. Daha sonra, biri Salda deresine, diğeri de Kayadibi bölgesine iki gölet daha yapıldı. Bunlar mahkemeyle durduruldu. Salda Gölü’ndeki endemik balık türleri Salda’ya tatlı su taşıyan derelerin olduğu bölgelerde tatlı suda yumurtluyorlar. Göletler Salda’ya akan derelerin suyunu kesiyor, bundan dolayı balıkların yumurtlama alanları azalıyor. Göletler sadece gölün suyunu azaltmıyor, gölün içindeki canlıların üremesine de zarar veriyor.
Siyano-bakterilerden dolayı göl sürekli oksijen üretiyor. Sadece Salda Gölü’nde yaşayan yosunlar var. Ayrıca 110 tür kuş yaşıyor bu havzada. Nesli tükenmekte olan kuşlardan Dikkuyruk için Salda Gölü çok önemli. Gölde yaşayan iki de balık türü var: Biri, endemik bir tür olan 5-6 santimetre boyundaki Salda sazancığı; diğeri de bizim yağ balığı dediğimiz tür.
Göletler niye yapılıyor, ne işe yarıyor?
Şakar: Çevredeki köylerin geçimi tarımla. Göletler zirai sulama için kullanılıyor. Göletlerin kapakları açılırsa tarımla uğraşan insanlar zarar görür. Gölün etrafındaki alanlarda sondaj çalışmaları yapılıyor. Gölü beslemesi gereken yeraltı suları da zirai sulamada kullanılıyor. Devlet gölü koruyacaksa, kuru tarımı teşvik etmeli, insanların zararlarını karşılamalı. Bu bölgede zirai ilaçlar da kullanılıyor. Zehirli atıklar yeraltı sularıyla veya derelerle göle gidiyor. Kimyasal tarım ilaçlarının kullanılmasının durdurulması gerekli.
Koç: DSİ buraya ikisi büyük olmak üzere göletler yaptı. İlk açtığım dava 2017 yılında Kayadibi göletine ilişkindi. Bu göletin tarım sulamasında kullanılacağı söylenmişti. Yeşilova’nın sulama ihtiyacını gideren Değirmendere göleti daha önce yapılmıştı. Açtığım davalardan biliyorum ki, bu göletlerin yapılmasında hiçbir bilimsel dayanak yok. Kayadibi göletini keşif için gittiğimizde gölet çoktan yapılmıştı ve su tutmamıştı. Gereksiz bir yatırımdı. Salda Gölü’nün etrafına bu göletlerin yapılmasının büyük bir ekolojik tahribat anlamına geldiğini biliyorduk. Göletlerle ilgili ekolojik bir çalışma yapılmamıştı.
Bu göletler yapıldığında Salda gölü 1. derece sit alanı değil miydi? ÇED raporu gerekmiyor muydu?
Koç: Göletlerin projesi DSİ’ye ait. ÇED yönetmeliğinde 5 milyon metreküp kapasitenin altındaki projelere ÇED istenmiyor. Kayadibi göleti ÇED muaf raporu almıştı. Ama sulak alan olduğu için projenin daha hassas bir şekilde yapılması gerekiyordu. Bu yapılmadı. Açtığımız davada, ilk bilirkişi heyeti “tarımsal faaliyette kullanılacaktır, çevresel etkisi önemsizdir” diye görüş bildirdi. Bu yüzden dava reddedildi. Temyiz talebimiz üzerine Danıştay buranın sulak alan olduğu ve Salda Gölü’nün tampon bölgesi içinde kaldığı, ekolojik temelli bir rapor alınması gerektiği gerekçesiyle kararı bozdu. Dava lehimize sonuçlandı, ama bu sürede gölet yapılmıştı. Şu anda Kayadibi göleti kaçaktır.
Çevreye bu kadar zarar vermesine ve çok da işlevli olmamasına rağmen göller bölgesine niye bu kadar çok gölet yapılıyor?
Koç: Veysel Eroğlu Orman Bakanı’yken binlerce gölet yapıldı. Çoğu gereksiz. Bakan olmadan önce, Veysel Eroğlu DSİ Genel müdürüydü. DSİ’nin nasıl işlediğini biliyor. Bu göletleri faydalı bir şey gibi sundular. İşin temelinde, Türkiye’deki tüm inşaat faaliyetlerinde gördüğümüz gibi, müteahhitlere kaynak aktarmak yatıyor. Bu kadar çok gölete rağmen, ekilebilir tarım arazimiz azalıyor, tarım ekonomisinin kapasitesi bir türlü büyümüyor.
Salda gölünün iklim değişikliğinden ve çevresindeki inşaat faaliyetlerinden etkilendiği anlaşılıyor. Gölün suyunda çekilme var mı?
Şakar: Suyun çekilmesi gölün yamaçlarının yüksekliğine göre değişiyor. Halk plajı (Akçeşme) denen yeri iyi biliyorum. O bölgede gölün suyu 100-150 metre çekildi. Doğanbaba bölgesinde de böyle bir çekilme var. Kayadibi bölgesinde çekilme daha az. Işıklar bölgesinde 50-100 metre çekilmiştir. Salda gölünde suyun derinliğinin dört metre düştüğü raporlandı.
Etraftaki diğer göllerin durumu nasıl?
Şakar: Burdur gölünün yüzde 60’ının kuruduğunu biliyoruz. Burdur gölü ölüyor. Yeşilova’da üç gölün kuruduğunu biliyorum. Bayındır Gölü’nde 5 buçuk metre su vardı. Kurudu. Gençali ve Yarışlı gölleri vardı, kurudu. Yazın kupkuru, kış aylarında biraz su tutuyor. Ona rağmen şimdilik göçmen kuşlar geliyor. Kuruyan Bayındır Gölü’ne Çorak göl diyoruz artık. Salda Gölü’ne millet bahçesi yapıp gölün ölümüne neden olurlarsa, onun adı da Kokan göl olur. Binlerce insan göle giriyor. Teri, idrarı, güneş yağı, hepsini göle bırakıyor. Salda Gölü kapalı bir havza, kendini temizleyemiyor. Bu yüzden zamanla kokacaktır.
Kuruyan Bayındır Gölü’ne Çorak göl diyoruz artık. Salda Gölü’ne millet bahçesi yapıp gölün ölümüne neden olurlarsa, onun adı da Kokan göl olur. Binlerce insan göle giriyor. Teri, idrarı, güneş yağı, hepsini göle bırakıyor. Salda Gölü kapalı bir havza, kendini temizleyemiyor. Bu yüzden zamanla kokacaktır.
Burdur halkının Salda Gölü mücadelesine bakışı nasıl?
Şakar: Millet bahçelerini “iş kapısı” olarak görenler vardı. Beyaz kumların taşınmasından sonra projeye bakışları değişti. Kumların canlı olduğunu öğrendikten sonra düşünceleri değişenler oldu. Bakanlık tepkileri düşürmek için “kumların taşınmasını biz de kabul etmiyoruz” dedi. Ama bu kumların olduğu yerlere tesisler yapılacak. Bu nasıl bir çelişki? Artık Burdur halkı da bu çelişkiyi görüyor. Eğer karşı çıkılmazsa, Salda Gölü’nün kaybedileceğinin farkında olanların sayısı arttı. Daha önce “derneğe üye olun” dediğimizde mesafeli duranlar şimdi Yeşilova’dan, Denizli’den ve Burdur’dan üye olmak için mesajlar gönderiyor. Koranavirüs salgınından dolayı görünür bir eylem yapılamadı. Burdur’a giriş koronavirüs önlemlerinden dolayı yasak. Buna rağmen, Türkiye’nin her yerinden büyük bir destek geldi.
Yeşilova Belediye Başkanı Mümtaz Şenel ve Fatma Şenel silahlı saldırıya uğradı. Sürdürdükleri ekoloji mücadelesi nedeniyle öldürülen Ali Ulvi ve Ayşin Büyüknohuçtu çifti akla geliyor…
Şakar: Yeşilova küçük bir yer, herkes birbirini tanır. Vurulan belediye başkanıyla benim evimin arasında 500 metre mesafe var. Komşum ve arkadaşımdır. Salda Gölü’nde ekoloji mücadelesi verenlere destek olan biridir. Belediye başkanının vurulma nedeni gölün kenarında oluşan rantla ilgili. Oteli işleten kişinin gayrimeşru işler yaptığı ortaya çıkınca kaymakamlık ve emniyet otelin mühürlenmesini istiyor. Yeşilova belediye başkanı da oteli mühürlemek istediği için vurulmuştur. Otel Salda Gölü’ne 150 metre yakınlıkta. Orada olmasaydı bu olaylar yaşanmazdı. Ayağına isabet eden iki mermi çıkarılamadı, sol ayağını çok iyi kullanamıyor, ama morali iyi.
Millet bahçesi inşaatı devam ediyor mu?
Şakar: Müteahhit gölün kenarına şantiye için üç konteyner koymuştu, hâlâ orada duruyor. Başında da bekçiler var.
Koç: Kumulların taşınma görüntüleri kamuoyunda infial yarattığı için bir-iki gün çalışmayı durdurmuşlardı, ama tekrar başladılar. Alana kameralar yerleştirmişler. Kamuoyunu bilgilendiriyor imajı veriyorlar.
Gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Şakar: Gölü korumak için yasal olan her şeyi yapacağız. Salda Gölü gibi bir değere bütün dünyanın sahip çıkması gerekiyor. Şu ana kadar yaşam savunucularının büyük desteğini gördük. Millet bahçesi yapma ısrarından vazgeçilmesini umuyoruz.
Koç: Doğaya tahakküm etmeyi bırakmadığımız sürece, ekolojik bir yaşam anlayışı zihnimizde yerleşmedikçe bu işin sonu yok. Yapılan iş hukuka aykırı, orası kesin. Ama sorun siyasi, çözümü de siyasidir. İmar planı iptal edildiği zaman, idare küçük bir değişiklikle muhtemelen benzer planı “yeni plan” diye tekrar yayınlar. Biz de tekrar iptal davası açarız. Dolayısıyla yargı süreci kamuoyu baskısıyla desteklenmeli, yoksa sadece yargıdan umutlu değilim.