SU VE VİCDAN NÖBETİ BİRİNCİ AYINI DOLDURUYOR

Söyleşi: Anıl Olcan
17 Ağustos 2019
SATIRBAŞLARI

Su ve Vicdan Nöbeti yüzlerce eylemcisiyle Kazdağları’nda yaklaşık bir aydır devam ediyor. 5 Ağustos’ta yapılan büyük yürüyüşün etkilerini, nöbetin geleceğini, eylemcilerin gelecek planlarını ve ekoloji mücadelesinin toplumsal tabanını Su ve Vicdan Nöbeti koordinasyonu ve Çanakkale Çevre Platformu üyelerinden Filiz Tekin’den dinliyoruz.
Kaynak: Greenpeace

Ne zamandır ekoloji mücadelesinin içindesiniz?

Filiz Tekin: 2010’da Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi ile ekoloji mücadelesinin içinde bulunarak başladım. Uzun yıllar Çanakkale Çevre Platformu çatısı altında gönüllü olarak görev aldım. Su ve Vicdan Nöbeti’ne de Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi’nin çağrısı ile dahil oldum.

5 Ağustos günü on binlerce kişiyle ağaçların kesildiği alana yaptığınız yürüyüş Türkiye ekoloji mücadelesi için önemli eylemlerden biri oldu. Bu yürüyüş hakkında görüşleriniz neler?

5 Ağustos’ta yaptığımız eylem için günlerce “ne yapabiliriz” diye kafa yorduk. Açıkçası, iki-üç bin insan beklerken on binlerin alana gelmesi bizi hem şaşırttı hem de sevindirdi. Ekoloji örgütlerinin dışında burada yaşamakta olan insanların da nöbet alanına koşa koşa geldiğini, burada varlık göstermeleri gerektiğinin farkına vardıklarını bizzat gözlemledim. Bayramiç Evciler Köyü bizimle neredeyse on yıldır ortak mücadele sürdürüyor. O gün de eyleme gelip halkı selamladılar. Eyleme yerel halkın yoğun katılım gösterdiğini söyleyebilirim. Köylüler, ellerindeki imkânların daralmasından ötürü öfkeliler. Köylünün elinde sadece doğa kaldı. Bu insanları daha ne kadar sömürebilirsiniz ki? Türkiye’deki doğal alanların bu kadar hızlı bir şekilde talana açılmasının yarattığı ciddi bir tepki var. 5 Ağustos “biz buradayız” demenin bir aracı oldu.

Kesim alanını çevreleyen çitlerin eylemciler tarafından yıkılmasını bu varlık göstermenin bir temsili olarak görebilir miyiz?

Elbette. Su ve Vicdan Nöbeti’nde kamp yapan ve kampı ziyaret eden insanlarla bu eylem çok tartışıldı. Buraya gelene kadar sarf ettiğimiz enerji bu alanda sarf ettiğimizden çok daha fazlaydı. Ama buradaki talanın görüntüsü insanları yürekten etkiledi ve alana girmek istediler. Bu alandan yükselen çığlığın duyulması gerekiyor dedik. Bu çığlığın duyulması 5 Ağustos’tan önce başladı aslında. Kesim alanını işgal etmek ve o alanı kitlesel bir şekilde bütün dünyaya göstermekle ilgili tartışmalar yürüyordu. Nöbet alanında hafif bir eylemin yapılması gerektiğini düşünen insanların dışında kesim alanında daha sert eylemlerin yapılması gerektiğini düşünen insanlar da var. Kesim alanında kavga edeceğiniz bir şey yok. Çırılçıplak bir vadi ve kapının önünde bekleyen dört güvenlik görevlisi var. Hareketin yükselmesiyle beraber halkın o alana girmesi büyük bir olaydı. Su ve Vicdan Nöbeti yükselmeye devam ederken, haklılığımız ispatlanmışken, yasalara aykırı bir talan olduğunu dünya görmüşken orada yapılacak başka bir şeyin olmadığını gördük.

Halk ile birlikte bir şey talep ettiğinizde hukuk eninde sonunda çalışacaktır. Bunun gerçekleşmesi için yoğun bir basınç uygulamalıyız. Bu yüzden Çanakkale’ye de inmek gerekiyor. Kazdağları mücadelesini Ankara’ya, Çanakkale ile birlikte taşımamız gerekiyor.

Eyleme katılan insanların duygularıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Halk çok heyecanlıydı. Çitleri aştıktan sonra da çeşitli tartışmalar yaşandı. Kesim alanında kalmak isteyenler oldu. Ama o alanda gölgesinde dinlenebileceğiniz bir tane bile ağaç yok. Devasa çukurlar açılmış ve kısa bir rüzgâr bile toz cehennemine dönüştürüyor araziyi. Yapılabilecek en iyi eylemin sadece o alana girip varlık göstermek olduğunu düşünüyorum. Kesim alanına fidan dikmek ve kapılara kilit vurmak sembolik olarak çok değerliydi. Burada nöbet tutmaya başladığımızdan beri kesimler yavaşladı, şu an alanda bir iş yavaşlatma var. Alamos Gold yüzde 2’lik bir değer kaybı yaşıyor Toronto borsasında. Bu nöbetin şimdiden önemli sonuçları bunlar.

Su ve Vicdan Nöbeti’ni örgütlerken mücadelenin bu kadar yükseleceğini düşünüyor muydunuz?

Munzur talana açılıyor, Salda Gölü’nde inşaatlaşma konuşuluyor, Hasankeyf’te bir ekolojik yıkım yaşanıyor… Bir kıpırdanma olduğu görülüyordu. Tam olarak emin değildim, ama ilk günün sabahındaki ilgiyi görünce “bu iş büyür” dedim. Ülkenin yoksullaştırılmış coğrafyalarında bu talana “dur” deneceğini hissettim. İtiraf etmeliyim, ilk aşamada bu kadar büyüyeceğini düşünmemiştim.

Maden alanının önünde basın açıklaması

Bu büyük eylemin ardından 9 Ağustos günü Su ve Vicdan Nöbeti koordinasyonu olarak bir basın açıklaması yaptınız. Nöbet alanında kamp yapmaya sınırlama getirecek bir karar verildi. Bunun nedeni neydi?

Bu kadar büyük bir katılımcının alana geleceğini öngöremedik. O basın açıklamasından bir gün önce, 200 kişilik motorlu bir grubun konaklamaya geleceği söylendi. Nöbet alanında bu kadar büyük bir grubun motorlarını ve çadırlarını koyabilecekleri bir yer yok. Nöbet eylemi kar tanesinden çığa döndü. Alanın fiziki koşulları bu kadar büyük bir kalabalığın kalması için uygun değil. Yaptığımız açıklamada nöbet eylemini bitiriyoruz demedik. Koordinasyon ve çadır alanında uzun süredir kalan arkadaşlarla ortak bir noktaya vardık: Biz bu alanı terk etmeyiz… Nöbet başlamadan önce koordinasyon olarak tartıştığımız çeşitli rotalarımız vardı. Kamuoyunu nöbet alanında oluşturup diğer düşündüğümüz eylem fikirlerini hayata geçirmeyi planlıyorduk. Ankara’ya yürümek, eylemi Çanakkale merkeze taşımak ve Türkiye’nin bütün ekolojistlerini bir noktada buluşturmak gibi planlarımız vardı.

Nöbet tutmaya başladığımızdan beri kesimler yavaşladı, şu an alanda bir iş yavaşlatma var. Alamos Gold yüzde 2’lik bir değer kaybı yaşıyor Toronto borsasında. Bu nöbetin şimdiden önemli sonuçları bunlar.

Nöbeti bir yandan Çanakkale merkezine taşıma kararının mücadele açısından önemi nedir?

Halkla birlikte bir şey talep ettiğinizde hukuk eninde sonunda çalışacaktır. Bunun gerçekleşmesi için yoğun bir basınç uygulamalıyız. Bu yüzden Çanakkale’ye de inmek gerekiyor. Hükümet yetkilileri yarattıkları bilgi kirliliğiyle bize karşı yoğun saldırı geliştiriyor. Nöbete başlarken Çanakkale merkezde Truva atının bulunduğu alanda bir çadır ve Kirazlı Köyü’nde bir çadır olmak üzere iki alan için planlama yapmıştık. Kirazlı Köyü’ne yoğunlaşınca Çanakkale merkezi ihmal ettik gibi hissediyorum. AKP Çanakkale milletvekillerinin yaydığı hatalı bilgiler Çanakkale halkını yanlış yönde etkiliyor. Dolayısıyla, şehirde de bir çalışma yapmamız gerekiyor. Kazdağları mücadelesini Ankara’ya Çanakkale’yle birlikte taşımamız gerekiyor. Bu nöbet bir duyarlılık oluşturdu. Çanakkale merkezde yürütülecek çalışmalarla daha da kalabalıklaşıp yaygınlaştıracağımıza inanıyorum. İktidar tabanından insanlarla konuşma fırsatım oldu. Böyle bir talana nasıl izin verildiğini onlar da anlayamıyor, birçok farklı kesime dokunmamız gerekiyor. Hükümet kanadı bu duyarlılığı yok etmek için bilgi kirliliği üretiyor.

Eylemciler basın açıklamasını cepten canlı takip ediyor

Nedir bu bilgi kirliliği? Bahsettiğiniz bu kirliliğe karşı nasıl bir yöntemle mücadele etmeyi planlıyorsunuz?

En çok kullanılan söylem “yasalar izin verdi”. Bu iş “yasaya uygun” olabilir, ama bütün canlıların yaşamını tehdit eden bir projenin karşısında halk durmalıdır. “Siyanür tarım ilaçlarında da var” deniyor. Tonlarca siyanürden ve dağların patlatılmasından ve yeraltı sularının tehlikeye girmesinden bahsediyoruz. Dinamitlerle patlatmak bir yana, sondaj bile yapılmamalı bu alanda. Şu anda bile birçok köyün suyu kirlendi. Lapseki Şahinli Köyü bayramda susuz kaldı ve Çanakkale’den tankerlerle su taşındı. Eti Gümüş madeninde 4.1 şiddetindeki bir depremde siyanür ayrıştırma havuzu patladı. Bu alanda açık ocak tekniği ile ayrıştırma yapılacak. Bu siyanürlü alanın üzerinden kuşlar bile geçemiyor. Bunlara rağmen hükümet kendi söylemlerini yayma konusunda çok güçlü. Halkın gücüne her zaman inandım. Koordinasyon kurulumuzun içinde barolar, odalar, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri var. Mücadeleyi beraber öreceğimiz bir süreç bu. Hükümet kanadı ekolojistler için “bunlar terörist, marjinal, bölücü” gibi ifadeleri çok kullanıyor. Bu söylemlerle mücadele etmek için şehirde yapacağımız çalışmalar çok önemli. Bir bilim kurulumuz var. Bu kurul sade bir dilde Kazdağları’ndaki talanı anlatan broşürler hazırlıyor. İnsanlar yoksullaşmanın ve iklim değişikliğinin etkisini yoğun bir şekilde hissediyor. Doğru bilgilerin anlatılmasıyla insanlara ulaşabileceğimize inanıyoruz.

Nöbetin Alamos Gold’a zarar vermesinden ve eylemimizin toplumda kabul görmesinden ötürü canımızı yakacaklarını düşünüyoruz. En çok bir orman yangınından endişe ediyorum. Hasankeyf’te yangınlar oluyor ve basından bu alanlara müdahale edilmediğini görüyoruz.

Yaptığınız basın açıklamasında bir güvenlik kaygısından bahsettiniz? Nedir bu güvenlik kaygısıı?

Biz ilk olarak bu alana 12 kişi geldik. “Birileri bizi ziyaret edecek mi?” diye kaygılı bir bekleyişimiz vardı. Nöbet alanına müdahale edilip edilmeyeceğini bilmiyoruz. Su ve Vicdan Nöbeti çeşitli STK’lar ve Çanakkale Belediyesi’nin birlikte yönettiği bir eylem gibi gözükse de, burada doğal olarak bir araya gelmiş bir kitle var. AKP cephesi, Çanakkale Belediyesi’nin her imkânını buraya yığdığı ile ilgili bir karalama politikası yürüyor. Su ve Vicdan Nöbeti düşündüğümüz sayıların çok üzerine çıkınca bazı endişelerimiz oluşmaya başladı. Konumlandığımız alan dar bir alan. Su ve Vicdan Nöbeti’nin Alamos Gold’a zarar vermesinden ve eylemimizin toplumda kabul görmesinden ötürü canımızı yakacaklarını düşünüyoruz. En çok bir orman yangınından endişe ediyorum. Hasankeyf’te yangınlar oluyor ve basından bu alanlara müdahale edilmediğini görüyoruz. Sosyal medyada yanarak ölen kaplumbağaları ve karacaları gördüğümde kahroluyorum. Burada da böyle bir şey yapılması mümkün. Nöbet tuttuğumuz yerin karşısındaki bölgede maden ruhsatı var ve biz nöbete başladıktan sonra orada kesim durdu. Bir sigara izmaritine bakıyor böyle bir yangın. Bizler burada bir kelebeğin kanadının bile kırılmasını istemiyoruz. Burada ne güvenliğimiz var ne güvenlik kameramız. Kendi güvenliğimizi kendimiz alıyoruz. Şirket yetkililerinin nöbet alanında faaliyet yürüttüklerine eminim. Burada yapılan her şeyin izlendiğini düşünüyorum. Nöbete gelen gençleri provoke edecek bir şey yapmalarından endişe ediyorum. Biz yasal bir mücadele verdiğimiz için gizli saklı bir şey yapmıyoruz. Yasadışı olan şey oradaki talandır.

Çanakkale şehir merkezinde bir dükkan

Basın açıklamasından sonra nöbet alanındaki aktivistlerle birlikte ortak bir karar aldınız. Bu tartışmalarda neler yaşandı? Tepkiler nasıldı?

Nöbetin hızının anormal ilerleyişi ile birlikte tüm ziyaretçilerimizle tartışıp bizzat fikir vermelerini talep ettik. Kamp yapan dostlarımızla, uzaktan gelen ya da bu mücadelede yer almak isteyen STK’larla forumlar yaparak ilerlemekte yarar olduğunu gördük. Bizler hikâyemizi anlattık. Onlar da fikirlerini ve izlenimlerini paylaştı. Bu kesinlikle çok güzel, çok değerli, ancak zamanla tekrara düşüyoruz. Usanmadan tekrar tekrar tartışıyoruz. Enerjimizin tükenmemesi için 15 kişilik bir temsilcilik oluşturuldu. Mücadelemizi yükseltmek için yapılabilecek şeyleri tartışıyoruz.

Mücadeleyi sadece hukuki bir düzlemde bırakmayıp sahada eylem halinde olmayı da tercih etmenizin önemi nedir?

Çanakkale ekolojistleri ve STK’ları olarak ilk günden beri sadece hukuki mücadele yürütmedik ki. Kent meydanında onlarca basın açıklaması, Etili ilçesinde iki bin yöre insanıyla miting, kırk yöre kadınının TBMM önünde basın açıklaması, Kazdağları’nın güneyi ve kuzeyini buluşturma çalışmaları, çalıştaylarda mücadele deneyimlerini aktarma, salon panelleri, bir sağlık, bir tarım raporu, sempozyumlar, köy ziyaretleri, konserler… Yapılmadık şey bırakmadık. Bunca çabanın yanında yasal haklarımızı da kullandık. Ekoloji mücadelesi Türkiye’de sadece hukuka bırakabilecek bir mücadele değil.

Yırca’ya ve Gerze’ye gittiğimizde birbirimizle dayanışarak beslendik ve güç aldık. Erzurum Tortum’a da, Hasankeyf’e de yetişmek istiyoruz, ekolojistler olarak içimiz kan ağlıyor. Çevre mücadelesinin dışında bütün alanlarda birleşmek çok önemli.

Bu süreçte Alamos Gold yöneticileri Kirazlı’daki çalışmalara devam edeceğine dair çeşitli açıklamalar yaptı. Bu açıklamalarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Alamos Gold’un “biz parasını verdik ve bu kesimleri yapacağız” demesi bizim cephemizden hiçbir anlam ifade etmiyor. Uluslararası çapta bir kamuoyu oluşturduk ve Kazdağları’nın doğasını talan ettirmeme kararı aldık. Halktan “bir hesap açılsın, yüzer lira verelim, defolup gitsinler” gibi şeyler söyleyenler oluyor. O parayı kim alıp yediyse –ki kimin yediği belli–, bedelini o ödesin.

Hükümet kanadından gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada bir kamu yararı söz konusu değil. Hükümet, masa başında ülkenin tüm tabiat alanlarını pazarlığa açmış. Bu pazarlığı da, doğayı korumaya yönelik değil, yerli ve yabancı şirketleri koruyacak yasalarla koruma altına almış. Gelip görmedikleri, değerini hiçbir şekilde anlayamayacakları bu güzelim tabiatı yok etmeye onay veriyorlar. Bu soykırıma izin verenleri ne biz ne tarih ne de doğa affedecek. Kazdağları’nı satanların yakasını bırakmayacağız. Bu bölge için yaptığımız raporlamalarda tarım getirisinin maden getirisinden fazla olduğunu da ortaya koyduk.

Su ve Vicdan Nöbeti’nin konuşlandığı alan ve nöbetin kendisi

Su ve Vicdan Nöbeti’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Su ve Vicdan Nöbeti, Türkiye’nin Çanakkale ili Balaban mevkiinde başladı. İlk başarısının temel sebebi, dünya çapında iklim değişikliği konusunda yükselen sesle ülkemizdeki yaşam alanlarımızı yok edecek projelere karşı yükselen sesin birleşmesidir. Karşımızda dev sermayeli şirketler ve hükümetler var. Bu gezegenin geleceğinin korunması için tüm güçlere karşı mücadele ediyoruz. Bunca emek kazanımla sonuçlanacaktır. Yeni yasal düzenlemeler yaşam alanlarımızı koruma altına aldığında zafer elde edeceğiz. Umudumuz, temennimiz bu yönde. Varsayalım olmadı, bir daha deneriz.

Ekoloji mücadelelerinin ortaklığı ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Ekoloji mücadelesi öyle meşakkatli bir mücadele ki, birbirimizle dayanışma olmadan sorunların aşılmasını mümkün görmüyorum. Türkiye’de doğaya saldırıların çeşitlenmesiyle birlikte böyle bir gücün var olduğunu düşünüyorum. Su ve Vicdan Nöbeti’ne Türkiye’nin pek çok farklı bölgesinden insanın gelmesini mevcut toplumsal gerçeklik sağladı. Yırca’ya ve Gerze’ye gittiğimizde birbirimizle dayanışarak beslendik ve güç aldık. Erzurum Tortum’a da, Hasankeyf’e de yetişmek istiyoruz, ekolojistler olarak içimiz kan ağlıyor. Çevre mücadelesinin dışında bütün alanlarda birleşmek çok önemli.

Su ve Vicdan Nöbeti’nde kadınları ön saflarda görüyoruz…

Ekoloji mücadelesinde en etkilendiğim nokta, kadınların önde oluşları ve cesareti. Kırsalda yürüttüğümüz çalışmalarda kadınların bu meseleye sahip çıkması eşini, çocuklarını ve tüm köyü aramıza katmasını sağlıyor. TBMM’nin önüne birlikte gittiğimiz kadınların gözlerinden cesaret akıyordu. Geçmiş dönem ÇED toplantılarına girmemizi engellemek üzere kurulan jandarma barikatlarını aşıp bizleri köylerine sokan kadınlardı.

Son söz?

Uzun zamandan sonra yeni bir başlangıç yaptık. Vazgeçmeyeceğiz. Direnmek ve halkla birlikte hareket etmek önemli. Zaferle sonuçlanana kadar devam edeceğiz.

^