KÜRT DİLİ BAYRAMI, HAWAR VE KÜRT YAYINCILIĞI

Mahir Fırat Fidan
14 Mayıs 2021
SATIRBAŞLARI

15 Mayıs 1932’de Celadet Ali Berdirxan öncülüğünde yayın hayatına başlayan Hawar dergisi Kürt yayıncılığı için milât niteliğindeydi. İlk sayısının yayın tarihi bugün Kürt Dili Bayramı kabul ediliyor. Peki, Hawar bugün için nasıl bir mirası simgeliyor? Kürt yayıncılığı ne durumda? 2021’in Kürt Dili Bayramı’nda Dilaver Zeraq, Zana Farqini, Lal Laleş ve Deniz Gündüz’ü dinliyoruz.
Hawar dergisini çıkaran Celadet Ali Bedirxan (sağda), dergiye katkıda bulunan ünlü şair Cegerxwîn (solda) ve Hawar’ın bir sayısının kapağı

“Hawar bilimin sesidir. Bilim ise insanın kendini tanımasıdır. Kendini tanımak kurtuluş ve güzelliğin yolunu açar. Kendini tanıyan herkes, kendisini tanıtabilir de. Hawar’ımız her şeyden önce dilimizin varlığını tanıtacak. Çünkü dil bizim temel varlık sebebimizdir. Hawar yeni doğandır ve bizim, Kürtlerin çocuğudur.”

Kürt yayıncılığının dönüm noktası sayılabilecek kadar önemli bir dergi olan Hawar, Celadet Ali Bedirxan’ın bu sözleriyle Şam’da yayın hayatına başladı. Yayınlandığı tarihten itibaren Kürt düşünce ve yayın dünyasına çok önemli katkılar sunan ve Kürt yayıncılığı için milât görevini üstlenen dergi 57 sayı çıktı. 1943’te yayın hayatına son veren dergi, daha sonraları yoğun baskı ve yasaklarla karşı karşıya kalan Kürt dili için bir savunma alanı yarattı.

Hawar dergisinin ilk yayınlandığı tarih olan 15 Mayıs 1932 “Kürt Dili Bayramı” olarak kabul edildi. Bu tarih, Kürdistan’da inkâr edilen Kürtçe için bir şafak vaktiydi ve uzun yıllar boyunca asimilasyon politikalarının etkisi altında kalan, dilsel, kültürel ve edebi açıdan olumsuz etkilenen Kürtçe için bir referans noktası oldu. Birçok Kürt aydınını çevresinde toplayan ve aynı zamanda sürgün olmanın çığlığı olan Hawar dergisinde, Kürtçenin Kurmancî, Kırmancki ve Sorani lehçelerinin yanında Fransızca yazılara da yer verildi.

“Üzerinden onca süre geçmiş olmasına rağmen değerinden, kalitesinden bir şey kaybetmemiştir. Kürt dergiciliğinde öncü model olmayı sürdürmektedir.”

Dergide yer alan yazarlardan Celadet Ali Bedirxan, Rewşan Bedirhan, Dr. Kamuran Ali Bedirhan, Osman Sebri, Kadrican, Cegerxwîn, Mustafa E. Boti, Kadri Cemal Paşa, Dr. Nurettin Zaza, Lawê Fendi, Ahmet Nami, Hasan Hişyar, Bişarê Segman, Nêravan, Reşit Kürt, Kurmancî lehçesiyle yazarken, Goran, Tevfik Vehbi, Abdullah Esiri, Şakır Fettah, Hevindê Sorî, Lawêki gibi isimler de Soranî lehçesiyle yazıyordu. İlk 23 sayısı Latin ve Arap harfleriyle yayınlanan dergi, 24. sayıdan sonra tamamen Latin harfleriyle hazırlandı ve Latin harfleriyle basılan ilk Kürtçe dergi oldu.

Hawar dergisi Türkiye Kürdistanı’ndaki Kürt yayıncılık dünyasına etkisini daha sonraki yıllarda Tirêj, Rewşen, Jiyana Rewşen, Rewşen-Name ve Nubihar gibi dergilerle gösterdi. Bu dergilerden Tirêj 1979’da yayın hayatına başladı ve 12 Eylül darbesinden sonra çıkan dördüncü sayının ardından devam etmesi mümkün olmadı. 1992’de yayın hayatına başlayan Rewşen dergisi ise Kürt edebiyatına ve sanatına çok ciddi katkılar sundu ve 1995’te kapatıldı. Rewşen’i daha sonra Jiyana Rewşen ve Rewşen-Name dergileri takip etti. 1992’de daha muhafazakâr çizgide duran Nubihar dergisi yayın hayatına başladı ve en uzun soluklu dergilerden biri olarak halen çıkmaya devam ediyor.

Kürtçede modern safhaya geçiş

Zana Farqînî

Hawar dergisinin önemine değinen Kürt dilbilimci Zana Farqînî, “Kürt yayın tarihi açısından bakıldığında Hawar dergisinin evveliyatsız olmadığı görülecektir” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

“Lâkin Celadet Ali Bedirxan’ın babası olduğu Kürt Latin alfabesi açısından duruma bakıldığında, Hawar’ın hem modern Kürtçeye hem de Kürt yayıncılığına öncülük ettiği net olarak görülecektir. Hawar dergisiyle Kürtçe modern bir safhaya geçmiştir. Zira Arap alfabesi ile Latin alfabesinin imlâ kuralları birbirinden tamamen farklıdır. Bu bakımdan Hawar dergisi Kürtçe imlâ kuralları açısından da öncü bir role sahiptir. Hâlâ da Hawar dergisi bu konuda bir başvuru kaynağı olup bizlere yol göstermektedir.”

Hawar’ın yayıncılık için bir rol modeli olduğuna dikkat çeken Farqînî, “Üzerinden onca süre geçmiş olmasına rağmen değerinden, kalitesinden bir şey kaybetmemiştir. Kürt dergiciliğinde öncü model olmayı sürdürmektedir. Keza Hawar’daki yazılara, yazıların içeriğine, yazarlarına bakıldığında çok güçlü oldukları, sağlam bir Kürtçeye sahip oldukları görülecektir. Yeni kuşaklar için bütünüyle böylesi bir tespitte bulunmak çok zorlama olacaktır” diye devam ediyor.

“Hawar, 24. sayıdan sonra tamamıyla Latin alfabesiyle çıktı. Bu olmasaydı, Kürtler sadece konuşma düzeyinde kalan bir dille belki şu anki konumlarından çok daha fazla asimile olmuş bir duruma gelmiş olabilirdi.”

Kürtçede bir devrim

Kürtçe Deyimler Sözlüğü ve Kürtçe Matematik Terimleri Sözlüğü (Mem Wenda ile) gibi çalışmalara imza atan dilbilimci Dilawer Zeraq, Hawar’ın Kürt yayıncılığına etkisi hakkında görüşlerini şu ifadelerle dile getiriyor:

“Hawar dergisinin Kürt diline ve Kürt yayıncılığına etkisi söz konusu olduğunda şunu görüyoruz: Hawar dergisi olmasaydı ve Kürtçe Güney’deki, Rojava’daki ve Rojhılat’taki gibi, 1900’lü yıllarda çıkan dergiler gibi Arap harfleriyle yazılan bir dil olarak kalsaydı, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin asimile olması büyük bir hız kazanırdı. Özellikle de 1960’tan sonra… Çünkü Köy Enstitüleri’nin başka bir yöne kaydığını gören eğitim sistemi, bu tarihten sonra yatılı bölge okullarıyla Kürtleri ve diğer halkları asimilasyon politikasına başlamıştır. Bu asimilasyon politikası Kürtlere özellikle kitlesel olarak Latin alfabesiyle okuma-yazma öğrenmeyi getirmiştir. Fakat Hawar’ın yayınlandığı süreçte Kürtler kitlesel olarak Latin alfabesinde okuma-yazma bilmiyordu. Arap alfabesiyle okuma-yazmayı bilen çok büyük bir kitle vardı, çoğu kişi Hawar’ı okuyamıyordu. Bu sebeple Hawar’ın ilk 24 sayısının bir bölümü Latin alfabesi, bir bölümü Arap alfabesiyle çıkıyor. Örneğin Osman Sebri bile birçok yazısını önce Arap alfabesiyle yazıyor. Hawar’ın yarattığı bu durum tamamıyla eşsiz bir devrimdir.”

Dilawer Zeraq

Hawar’ın Latin alfabesiyle yayınlanmasını bir devrim olarak niteleyen Dilawer Zeraq, bu gelişmeyi şöyle yorumluyor:

“Hawar, 24. sayıdan sonra tamamıyla Latin alfabesiyle çıktı. Bu olmasaydı, Kürtler sadece konuşma düzeyinde kalan bir dille belki şu anki konumlarından çok daha fazla asimile olmuş bir duruma gelmiş olabilirdi. Çünkü okuma ihtiyacı, öğrenme ihtiyacı dillerle beraber harflerle de gerçekleşmektedir. Ve Türkçe Latin alfabesiyle bunu sunacaktı. Biz Latin alfabesiyle öğrenirken Kürdistan’ın diğer parçalarında Arap alfabesiyle yazılan Kürtçe metinleri okuyamayacaktık. Ve Kürt dili, yazınsal bir dil olmaktan çok, özellikle Türkiye’deki Kürtler arasında söylemsel bir dil olarak kalacaktı. Latin alfabesine dönüşün böylesine bir devrimsel yönü var. Bunun mucizevi olmasının bir diğer nedeni ise, kesintiye uğradıktan sonra bile etkisini sürdürüyor olması. Günümüzde bu etkiyi en üst düzeyde, yani doruğunda yaşıyor olmamız. Bu sebeple mucizevi bir devrim diyebiliriz.”

“OHAL’in kalkmasından sonra dilin kendi kökleri üzerinde yeşermesi, dilin konuşulduğu coğrafyada edebiyatçıların bir araya gelip kendi edebi eserlerini yayınlamaları, bu yönde bir motivasyon açısından önemli.”

Türkiye’de 3 Mart 1924’te Kürtçe yayınlar yasaklandı ve sonraki yılda, 1925 tarihli Şark Islahat Planı’nın 14. maddesinde Kürtlerin yaşadığı il ve ilçelerin adı sayılarak buralarda Kürtçe konuşmak yasaklandı.[1] 12 Eylül 1980’de cuntanın yönetime el koymasıyla beraber Kürt dili daha çok baskı altına alındı, birçok insan Kürtçe konuştuğu için cezaevine konuldu. 1982 yılında yapılan anayasanın 26. maddesiyle Kürtçe tekrar yasaklandı. Ve tarihler 1991’i gösterdiğinde Kürtçeyi yasaklayan yasa kaldırıldı. Hawar’ın açtığı yolun devamı ise en çok bu tarihlerde kendini gösterdi. Fakat dergilerin kapatılması, Kürtçe metinler üzerindeki baskılar ve Kürtçe yayın yapmaktan dolayı yargılamalar devam etti. Kürtçe üzerindeki yasağın tamamıyla kalktığı tarih ise 8 Temmuz 2003 oldu. 1974’ten 2005’e kadar Komal, Deng, Doz, Nûbîhar, Avesta, Perî, Aram, Elma, Vate, Lîs, Bîr gibi birçok yayınevi kuruldu. Bu yayınevlerinin birçoğunun kitapları zaman zaman yasaklandı ve yayınevi sahipleri yargılanarak cezaevlerine kondu.

Dilin kendi kökleri üzerinde yeşermesi

Lal Laleş

Kürt yayıncılığının bu sürecini 2004’te kurulan Lîs Yayınevi’nin genel yayın yönetmeni, şair ve çevirmen Lal Laleş’ten dinliyoruz:

“Kürtçenin yayıncılık faaliyetlerinin çok yoğun bir şekilde başladığı dönem 90’lı yıllardır. Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM), İsmail Beşikçi, Musa Anter, Faqi Hüseyin Sağnıç gibi o dönemin Türk ve Kürt aydınlarının desteğiyle kurulmasından sonra Rewşen dergisinin çıkması, diğer taraftan muhafazakâr demokrat Kürtlerin kuruduğu Nubihar dergisinin yayın hayatına başlaması ve yine o dönemdeki farklı ideolojik düşüncelere sahip sol Kürt örgütlerinin çıkardığı kitaplarla birlikte yavaş yavaş bir gelişim seyrediyor. MKM’nin kurulmasıyla birlikte çeşitli gazetelerin çıkması ve çeşitli yayınların başlaması, bu sürecin zorlukları ve Kürtçe yayıncılık yapmanın üzerindeki baskılar, o dönemin politik ve sosyolojik dünyasıyla da ilgili bir şeydir. Bizim Lîs Yayınevi’ni kurduğumuz dönem 2004. Yani OHAL kalkmış ve biz esasında bu dilin konuşulduğu coğrafyadaki önemli bir kentte yayıncılık faaliyetlerine başlamış oluyoruz. Ve elbette bu bir kere OHAL’in kalkmasından sonra dilin kendi kökleri üzerinde yeşermesi, dilin konuşulduğu coğrafyada edebiyatçıların bir araya gelip kendi edebi eserlerini yayınlamaları, bu yönde bir motivasyon açısından önemli. Özal politikalarıyla birlikte doğal olarak önce İstanbul’da çeşitli yayıncılık faaliyetlerine girişildi. OHAL’in olduğu dönemde Türkiye’de yayıncılığın merkezi istanbul’du. OHAL’in kalkmasıyla birlikte Diyarbakır’da, hatta bugün baktığımızda Mardin, Van gibi şehirlerde yayıncılık faaliyeti yapan, kitaplar basan önemli yayınevleri vardır.”

Lîs Yayınevi’nin serüveninden ve çalışmalarından da söz eden Lal Laleş, şunları kaydediyor:

“Biz 2004’te esasında genç kuşaklara Kürtçe yazan yazarların eserlerini ulaştırmak, uzun yıllar boyunca çeşitli coğrafyalarda yazılmış önemli Kürtçe temel metinleri yeni edisyonlarla okurla buluşturmak ve Kürtçe edebiyatın anlatı dünyasını genişletecek birtakım adımlar atmak amacıyla yayınevini kurduk. Peki nedir bu adımlar? Dünya edebiyatından Kürtçeye çeviri. İlk çevirilerimizi 2005 yılından itibaren yapmaya başladık. O günden bugüne, dünya edebiyatından Kürtçeye yaklaşık doksan kitabı kazandırdık.”

“Konuştuğu kişinin öldürülmesine sebep olabilen, ‘bu dilden eğitim dili olamaz’ şeklinde her zaman aşağılanan ve konuşmacılarının dahi terk etmeye başladığı böylesi bir dilde yayıncılık yapmak temelde akıntıya kürek çekmektir ve aynı zamanda bir dilin kaybolmaması yönünde verilen bir mücadeledir.”

Okulu olmayan bir dil

Kürtçenin Kırmançki (Zazaki) lehçesiyle yayın yapan Vate Yayınevi sahibi ve Vate grubu üyesi olan, aynı zamanda ilk Kırmançki romanı yazan Deniz Gündüz ise Kürt yayıncılığını ve şu an içinden geçtiği süreci şöyle anlatıyor:

Deniz Gündüz

“Uzun yıllardır baskı altında tutulan bir dilin yayıncılığını yapmak normal yayıncılık işinden her yönüyle farklıdır. Normalde yayıncılık da öteki tüm işler gibi bir piyasaya, yani arz ve talep ilişkisine göre şekillenir, buna göre ürün oluşturur. Ancak Kürtçe gibi yüzyılı aşkın bir süredir en hafif deyimiyle baskı altında tutulan bir dilde yayıncılık yapmak, arz ve talep işleyişinin dışında, başka motivasyonlarla yapılan bir iştir. Okulu olmayan, konuştuğu kişinin öldürülmesine sebep olabilen, ‘bu dilden eğitim dili olamaz’ şeklinde her zaman aşağılanan ve en önemlisi konuşmacılarının dahi terk etmeye başladığı böylesi bir dilde yayıncılık yapmak temelde akıntıya kürek çekmektir ve aynı zamanda bir dilin kaybolmaması yönünde verilen bir mücadeledir. Kürtçe yayıncılığın yaşadığı en büyük problem ekonomik yetersizliktir. Kürtçeye talep olmadığından, yasaklanmasa bile talebe göre şekillenen piyasa ilişkilerine, kitap dağıtım ağlarına girememekte, az olan okuyucusuna ulaşmakta büyük zorluklar yaşamaktadır.”

Dünden bugüne

Bu arada, Kurdish Studies Center’ın yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre, 2007’lerde başlayan ve Çözüm Süreci ile taçlanan dönem Kürt yayıncılığı için bir “yükselme” dönemi ve altın çağ olarak kabul ediliyor. Bu dönemde TRT Kurdî ve üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açılıyor. Ortaöğretimde Kürtçe dersi seçmeli olarak tercih edilebiliyor. 2015’te Çözüm Süreci bitiyor. Sürecin Kürt yayıncılığına getirdiği sinerji ve estirdiği olumlu rüzgâr, çözümden çatışmaya dönülmesiyle beraber yıkıcı bir şekilde değişiyor. OHAL ile birlikte baskılar ve hak ihlalleri artıyor, yayınevleri güç kaybediyor.[2]

Dünden bugüne Kürt yayıncılığının yolculuğuna baktığımızda zor ve meşakkatli bir yolculuğa tanık oluyoruz. Günümüzde Kürt yayıncılığı üzerindeki baskılar devam ediyor. Soruşturmalar, yasaklamalar, hak ihlalleri… Fakat Hawar dergisiyle şafak vaktini gören Kürt yayıncılığı bu yoldaki yürüyüşüne inatla devam ediyor.

[1] M. Malmîsanij, Türkiye ve Suriye’de Kürtçe Kitap Yayıncılığının Dünü ve Bugünü, Vate Yayınları, 2006
^