28 Aralık 2011’de, Şırnak-Uludere’nin Irak sınır bölgesinde 28’i aynı aileden ve 19’u çocuk 34 Roboski ve Bujeh (Ortasu) köylüsü, TSK’nın F-16 savaş uçakları tarafından bombalanarak katledildi. Hükümet kısa sürede katliamı kabul etti, ama “özür dilemeyi gerektirecek bir durum olmadığını” söyledi ve “tazminatsa tazminat” diyerek, ailelerin talebi olmamasına rağmen, banka hesaplarına 123’er bin lira yatırdı. Roboskililer bu “tazminatı” almayı reddetti ve hukuki mücadeleye girişti. Hükümet davanın “Ankara’nın dehlizlerinde” kaybolmayacağı vaadiyle ailelerin ve kamuoyunun tepkisini dindirmeye çalıştı. Fakat dehlizin bizatihi iktidar olduğu açıktı. Atılan tek somut adım 17 muvazzaf askere soruşturma açılmasıydı. Bu soruşturmanın sebebi ise katliam değil, “sınır ticaretine göz yummak”. Katliamla ilgili gizlilik kararı verilen soruşturma devam ederken TBMM’de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Kurul katliamdan iki hafta sonra toplandı, süreci zamana yaydı ve 27 Mart 2013’te raporunu tamamladı. Fakat, failleri işaret etmeden!
Öte yandan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 12 Haziran 2013’te hakkında “yetkisizlik” kararı verdiği dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. Askeri savcılık da olayla ilgili dava açılmasına gerek olmadığı sonucuna vardı. Bunun üzerine, Roboskili aileler bini aşkın avukatın imzasıyla 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. AYM bu başvuruyu Şırnak Barosu Başkanı ve ailelerin avukatı Nuşirevan Elçi’nin eksik evrak gönderdiği gerekçesiyle 26 Şubat 2016’da reddetti. Ailelerin 23 Ağustos 2016’da başvurduğu AİHM ise 17 Mayıs 2018’de “eksik belge” gerekçesiyle görüşmeyi reddetti.
Roboski için Adalet Yeryüzü için Barış Derneği’nin (Roboski-Der) 7 Ocak 2017’de KHK ile kapatılmasına dek başkanlığını yapan, katliamda kardeşini ve çok sayıda akrabasını yitiren Veli Encü’den, AYM ve AİHM’in ret kararına gerekçe olan “eksik belge” meselesini, Şırnak Barosu’nun ve başkanının tutumunu, davayı akamete uğratan sürecin kendilerine yansıyan boyutunu ve katliamın yedinci yılında Roboski’deki yas havasını dinliyoruz.
Katliamın yedinci yıldönümünde Roboski’de nasıl bir hava hâkim?
Veli Encü: Bugün (27 Aralık) öğle saatlerinde Roboski mezarlığında askeri abluka oluşturuldu. Önceki sene de OHAL gerekçe gösterilerek yıldönümü anmasına izin verilmeyeceği söylenmişti. Bu sene de aynı şey olacak mı, bilmiyoruz. Köyün girişine TOMA’lar yerleştirilmiş. Yani Roboskili ailelere katliamın anma törenini yaptırmayacaklarının mesajını veriyorlar. Aileler Roboski mezarlığında anmayı yapacaklar. Buna hiçbir şekilde engel olamayacaklar. Elbette bu yılki anma, öncekilere göre çok daha farklı. Çünkü Roboski davasının hukuki sürecinden kaynaklanan bir sessizlik var. Aileler tepkili. Aradan yedi yıl geçti ve en son AİHM’in ret kararı aileleri çok üzdü, çok yıprattı. AİHM kararından sonra birçok açıklamamızda dile getirdiğimiz gibi, Roboski dosyasında kabahat işleyen hukukçular ne yazık ki hatalarını kabul etmiyor, özeleştiri yapmıyor, bizden dilemeleri gereken özrü dilemiyor. Çünkü hatalarını kabul ederlerse, belki de insan içine çıkacak yüzleri olmayacak. Roboski davasına sıradan bir adli vaka dosyasına bakar gibi bakılamaz. Biraz daha hassas, dikkatli, tecrübeli davranabilirlerdi. AYM’nin 15 gün içinde istediği eksik belgeleri 17. gün gönderen avukatın acaba bu dava dosyasından daha önemli ne işi olabilir? Kabahatlerinden ötürü özeleştiri vermek yerine bize akıl ve nasihat veriyorlar. Bizim nasihate ihtiyacımız yok. Roboski katliam davası şu anda ölüdür ve bunu, bir ölüyü canlandırır gibi tekrar canlandıracak, şöhret peşinde koşmayan hukukçulara, avukatlara ihtiyacımız var. Roboskili aileler yedi yıldır faillerin yargılanmasını bekliyor ve bu taleplerinin arkasında kararlılıkla durmaya devam edecekler.
Roboski davası hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından eksik evrak gerekçesiyle reddedildi. Bu eksik evrak meselesiyle ilgili kimler yapmaları gerekeni yapmadı sizce?
Roboski Katliamı sırasında henüz milletvekili olmayan avukat Meral Danış Beştaş ilk günden itibaren olaya hâkim isimlerden biriydi. Kendisiyle sürekli iletişim halindeydik. Dosyayla Şırnak Barosu ilgileniyordu. Baro başkanı Nuşirevan Elçi’ye, Roboski gibi tarihi önemdeki bir davada yaptıkları hatanın hesabını vermesini istedik. Şırnak Barosu olarak açıklama yapsınlar, özür dilesinler istedik. Ama Baro kalkıp Elçi’yi ikinci kez başkan seçti. Elçi’yi dört ay kadar önce Şırnak Barosu’na şikâyet etmiştik, ama şikâyet dilekçemizi teslim ederken bile barodakilerin tepkileriyle karşılaştık.
Nasıl bir tepki göstermişlerdi?
Dilekçemizi teslim alan avukatlardan evrak kayıt numarası talep ettik, “sistemimiz yok” dediler. Sanki mağdur biz değiliz de Nuşirevan Elçi’ymiş gibi, ailelerimize karşı çok soğuk davrandılar. Katliamda oğlunu kaybeden bir ailemiz Şırnak adliyesinde Elçi’yle karşılaşmış, ama Elçi aileye yüzünü çevirmiş, konuşmamış. Ben Roboski Katliamı’nın altıncı yıldönümünde gözaltına alındığımda, ailemden birkaç kişi Elçi’yi aramış. O da “gidin kardeşiniz için özel avukat tutun” diye tepki göstermiş. Katliamda kardeşini ve 11 akrabasını kaybeden HDP vekili Ferhat Encü’nün Şırnak adliyesinde çok sayıda duruşması olduğu halde baro adına hiçbir avukat bu duruşmaları izlemeye dahi gelmedi.
Roboski katliamı, Roboski davası AİHM’den de büyüktür. Burada bir insanlık suçu işlendi. Ne AİHM’in ne AYM’nin kararı ne avukatların ihmalkârlığı, hataları bu davanın haklılığını unutturabilecek.
Bu tepkilerinin temel nedeni ne?
Anayasa Mahkemesi’nin skandal kararından sonra biz dosyayı barodan aldık. Gerçi dosyayı istediğimizde, onu bile vermediler. Gidip dosyayı o zaman Cumhuriyet gazetesinde çalışan Kemal Göktaş’tan aldık.
Peki katliamdan hemen sonra baronun yaklaşımı nasıldı?
İlk başlarda Nuşirevan Elçi dahil olmak üzere tüm avukatlar yakından ilgilendiler. Hatta birkaç defa Roboski’ye gelip çalışmalar yaptılar. Yanımızda olduklarını vurguladılar. Sonraki hukuki süreçte Diyarbakır’daki mahkeme yetkisizlik kararı alarak davayı Ankara’daki askeri mahkemeye yolladı. Askeri mahkeme takipsizlik kararı verince, davayı bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Bu başvuru 1200 avukatın imzasıyla yapıldı, ama temsilci tek bir avukattı. O kişi de Nuşirevan Elçi’ydi. Bütün yazışmalar, tebligatlar onunla yapılıyordu. Fakat daha sonra AYM’nin gerekçeli kararından öğrendik ki, mahkeme Elçi’ye başvuru dosyasında eksiklikler olduğunu ve bunların 15 gün içinde giderilmesi gerektiğini, aksi halde başvurunun reddedileceğini tebliğ ediyor. Fakat bu eksik belgeler 17 gün sonra gönderiliyor. Elçi, bu gecikmeyi de aile hekiminden aldığı ve üzerinde protokol numarası bile bulunmayan bir sağlık raporuyla gerekçelendiriyor. Sonuçta AYM bu sağlık raporunu kabul etmiyor. Yılların avukatı olan Elçi bu ihmali ya hukuki tecrübesizlikten veya kasten yapıyor. Açıkçası AYM kendisini uyarmasına, 15 gün süre vermiş olmasına rağmen Elçi’nin eksik evrakları zamanında göndermemesinin kasten olduğunu düşünüyoruz.
Neden hata veya ihmal olduğunu düşünmüyorsunuz?
Çünkü eğer hata veya ihmal olsaydı, AYM’nin ret kararından sonra en azından yanımıza gelip bu hatadan ötürü özür dileyebilir, bundan sonra yanımızda olacaklarını ifade edebilirlerdi. Ama aradan altı ay geçtiği halde hiçbir şekilde iletişimimiz olmadı.
Peki sizin verdiğiniz vekaletlerde eksiklikler yok muydu?
O süreçle ben ilgileniyordum ve baronun bizden istediği vekaletlerin, belgelerin tamamını zamanında kendilerine verdik.
AYM eksik evrak gerekçesiyle başvuruyu reddedince AİHM’e gittiniz. AİHM neden başvuruyu reddetti?
AİHM de AYM’nin kararına dayanarak iç hukuk yollarının tüketilmediğini söyledi ve başvuruyu reddetti. Dolayısıyla, şu aşamada Roboski davası için gerek içeride, gerekse AİHM nezdinde bütün hukuki yollar kapanmış durumda. BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvuracağız, ama hukukçular komitenin lehimize vereceği bir kararın da Türkiye’deki yargı süreci açısından bir etkisi olmayabileceğini söylüyor.
Davayı Şırnak Barosu mu AİHM’e taşıdı?
Hayır, AYM kararından sonra başka hukukçularla birlikte yola devam edip AİHM’e gittik. Çünkü AYM kararından sonra Şırnak Barosu avukatlarını arayıp “bundan sonra ne yapılacak” diye sorduğumuzda “şu an Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı var, toplantı yapmak istesek iki avukat ya gelir veya gelmez” demişlerdi. Sürekli zamana yayıyorlardı.
Sokağa çıkma yasağı nedeniyle AYM’ye eksik evrak gönderilmiş olamaz mı?
Böyle gerekçeler ancak bahane olabilir. En azından AYM kararı sonrası gelip bizi detaylı biçimde bilgilendirebilirlerdi, ama bunu yapmadılar. Aileler sonraki süreç için kendilerinden bilgi bekledi. Onların bu sessizliği yüzünden AİHM sürecini başka avukatlarla yürütmeye karar verdik. Çünkü AYM’deki skandalı AİHM sürecinde de tekrarlayabileceklerini düşündük. AİHM sürecindeki başvuruda hukukçu arkadaşlar ellerinden geleni yaparak çok kapsamlı bir başvuru dilekçesi hazırladılar. Fakat AYM başvurusunda yapılan hatalar AİHM’in ret kararına da gerekçe oldu. Şırnak Barosu’na hakkımızı asla helâl etmiyoruz, onları asla affetmeyeceğiz. Bazı vekaletnamelere beş liralık pul bile yapıştırmamışlar! Bu davanın hak ettiği özeni, titizliği göstermediler. Eğer bu davayı ciddiye alsalardı, başvuruyu titizlikle ve eksiksiz yaparlardı. AYM kararından sonraki ilk günlerde “hata” diyorduk, ama açıkçası bu bir hatadan ötedir.
Devlet, Roboski katliamını Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybetti. Şırnak Barosu da Roboski davasını Şırnak’ta kaybetti.
Bu süreçte Nuşirevan Elçi’yle hiç görüştünüz mü?
Hiç karşılaşmadık kendisiyle. Kendisi beni arayabilirdi. AYM süreci öncesinde yaptığımız toplantılarda sürekli karşılaşıyorduk, defalarca telefonlaşıyorduk. Fakat AYM kararı sonrası beni hiçbir şekilde aramadı.
Sizin bir yandan da siyasetçilere tepkiniz var. Nedir bu tepkinin sebebi?
O dönemki BDP’nin Hukuk Komisyonu başkanı Meral Danış Beştaş’la çok sık görüşüyorduk. Bu süreçteki sorumluluğu sadece hukukçulara bırakmamaları yönünde ricalarda bulunuyorduk. Onlar da “hiç endişelenmeyin, takip ediyoruz, bir eksiklik, kusur yok” yanıtı veriyordu. Halbuki yaşanan eksiklikleri, sıkıntıları bizimle paylaşmıyor, geçiştiriyorlardı. Rahmetli Tahir Elçi köye gelip dosyayla özel olarak ilgilenmek istediğini söylemişti. Fakat alınan karar gereğince, katliamın yaşandığı Roboski’ye en yakın olan Şırnak Barosu’nun dosyaya bakması lâzımdı. Tahir Elçi’nin benzer dosyalardaki başarısını dile getiriyorduk, iyi, tecrübeli hukukçuların bu davayla ilgilenmesi gerektiğini söylediğimizde, “Şırnak Barosu’nun avukatları sizi mağdur etmeyecek ve en iyi, en titiz şekilde bu süreci takip edecek” deniyordu. Ama ne yazık ki böylesi önemli bir davayı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, bizleri mağdur ettiler. Kendilerini de kamuoyuna rezil ettiler. Ne yazık ki bu skandal ne siyasette, ne kamuoyunda ne de basında hak ettiği ilgiyi gördü.
Bu ilgisizliği neye bağlıyorsunuz?
Devlet Roboski katliamını Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybetti. Şırnak Barosu da Roboski davasını Şırnak’ta kaybetti. Eğer bir hata, ihmal yaşandıysa, baro gelip aileleri bilgilendirebilirdi. AYM kararı sonrası “evet, bir hata yapıldı, benzerlerini yaşamamak için neler yapabiliriz” diye çalışma yapılması gerekirdi. AYM kararından yaklaşık altı-yedi ay sonra AİHM’e başvuru yapıldı. Hatta AİHM’e başvuru süresi geçti mi, geçmedi mi kaygısını bile yaşadık. Oysa bu başvurunun da AYM kararından hemen sonra yapılması gerekirdi. AYM kararı sonrası Şırnak Barosu ne yapacak diye beklerken, onlar sürekli zamana yaydı. AİHM kararından sonra da Şırnak Barosu bir hafta boyunca sessizliğini korudu. Gazeteci arkadaşlar defalarca aramış, “açıklama yapacağız” diyerek geçiştirmişler. Bunun üzerine bir hafta sonra biz açıklama yaparak, isimleri telaffuz ederek kimlerin hataları var diye bir bir söyledik. Yakınlarımızı katleden devletten de, bizi mağdur eden hukukçulardan da bugüne kadar sözümüzü esirgemedik.
Diyarbakır Barosu’nun o dönemki başkanı Mehmet Emin Aktar’ın ismini neden telaffuz etmiştiniz o açıklamada?
Konuya onlar hâkimdi, neler yapılacağına onlar karar veriyordu. Bu sürece hâkim olanları sorumlu tuttuk. Roboski katliamının dava dosyasında yaşanan bu skandal, hiçbir katliamın dava dosyasında yaşanmadı. Kamuoyu da bu sorgulamayı yaptı. Ama birçok soru cevap bulmuş değildir.
Şırnak Barosu’nu ve başkanını suçluyoruz, kabul edilemez bir hata yaptılar. AİHM kararı sonrasında bile “aileleri yalnız bırakmayalım” gibi bir yaklaşımları olmadı.
Ne gibi sorular?
Şırnak Baro başkanı neden özeleştiri vermiyor? Neden özür dilemiyor? İlk gün bunu yapması lâzımdı. Basın açıklamamızda bunu talep ettik. Ama bunu yapmak yerine sanki kendileri mağdurmuş gibi bizi kastederek “acı ve öfkelerinden ötürü böyle davranıyorlar” dediler.
Gerçek de böyle olabilir mi?
Bizim nasihate ihtiyacımız yok. Öncelikle bu tarihi hatanın hesabını vereceksiniz, bizi ve kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapacaksınız dedik. Baro seçimlerine yakın günlerde, bazı avukatlar Nuşirevan Elçi’ye “Roboskili aileler bunu sıcak karşılamayacak, seçim öncesi köye gidip ailelerle konuşmanız, onların gönlünü almanız lâzım” diye öneride bulunuyorlar, “önce şu seçimleri atlatalım, seçilirsek gidip özür diler, gönüllerini alırız” cevabını alıyorlar. Buradan tekrar söyleyeyim, adalet mücadelemizi sonuçsuz bırakanlara hakkımızı helâl etmiyoruz. Katledilen kardeşlerimiz için yedi yıldır büyük bir adalet mücadelesi veriyoruz. Üzülerek söyleyeyim ki, Roboskili aileler devletin ilk zamanda vermiş olduğu 123 bin liralık tazminatı ellerinin tersiyle itmişken, şimdi 10’a yakın aile 40 bin liralık tazminatı almaya mecbur kaldı.
Neden?
Bu, ailelerin Şırnak Barosu’na bir tepkisiydi. Güvendiğimiz hukukçular davamızın sıkı takipçisi olmadı. Artık ne hukukçulara ne de siyasetçilere güvenimiz kaldı. Ailelerin zaten Türkiye’deki mahkemelerden adalet umudu yoktu. Ama AİHM’den umutluydu. AİHM’in ret kararından sonra adalet umudu, beklentisi tamamen yok oldu. Evet, biz Şırnak Barosu’nu ve başkanını suçluyoruz, kabul edilemez bir hata yaptılar. Ama AİHM kararı sonrasında bile “aileleri yalnız bırakmayalım” gibi bir yaklaşımları olmadı. Ne yazık ki Roboskililerin kendilerini yalnız hissettiklerini söylemek zorundayım ve bunun temel sebebi, ilk günlerde “sonuna kadar yanınızdayız” diyen hukukçuların hatalarıdır.
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Her şeye rağmen adalet haykırışlarımızı tekrar yükselteceğiz. Çünkü Roboski katliamı, Roboski davası AİHM’den de büyüktür. Burada bir insanlık suçu işlendi, çoğunluğu çocuk 34 insan bombalanarak katledildi. Ne AİHM’in ne AYM’nin kararı ne avukatların ihmalkârlığı, hataları bu davanın haklılığını unutturabilecek. Yaşadığımız sürece Roboski katliamını unutturmamak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Başvurduğumuz mahkemelerden olumlu sonuç elde etmesek de en azından Roboski’de yakınlarımızın öldürüldüğünü her yerde dile getireceğiz. Unutturmayacağız.