Kanada’nın Québec bölgesindeki Desjardins kredi birliği, dile kolay, 295 milyar dolarlık özvarlıklarıyla dünyanın en büyük kooperatiflerinden biri. Dayanışma ekonomilerinde, kooperatifçilikte büyüme ve ölçek meselesinde Mondragon ile beraber akla ilk gelen örneklerden biri. Öte yandan Desjardins’in 120 yıllık hikâyesi, Québec kültürü ve ekonomisiyle ilişkisi kooperatifçiliğin coğrafyanın ve tarihin verili şartlarında gelişimine dair sıradışı bir örnek de teşkil ediyor. Dahası kamunun dayanışma ekonomilerindeki rolüne dair birçok soru sorduruyor. Montréal merkezli kredi birliğine yakın plan yapıyoruz.
“Desjardins Merkezi” adlı devasa ikiz kuleler Montréal’in sanat ve kültür mahallesi Quartier des Spectacles’ın tam göbeğinde yükseliyor. Merkez ticari ofislerin yanısıra yüzden fazla dükkân barındıran bir AVM’ye, geniş bir iç avluya ve Québec eyaleti yönetiminin çeşitli devlet dairelerine evsahipliği yapıyor. 150 farklı ihalede 12 bin işçinin istihdam edildiği inşaat dört yıl sürdü, proje 1976’da tamamlandı. Merkez, o dönemde Frankofon sermayenin en cüretkâr teşebbüsü olarak ün yaptı. Dönemin Desjardins Grubu başkanının sözleriyle: “Desjardins Merkezi, Québec toplumunun teknik bilgisini gözler önüne sererken, her şeyden önemlisi, merkezin fiziki varlığı, görenlere Québec’teki dayanışmayı hatırlatıyor.”
“Dayanışma” kelimesinin kapitalist ticarete, tüketime dair bir anıt niteliği taşıdığı her halinden belli olan Québec’in en büyük kentindeki ikiz kulelerin tanımlanmasında kullanılması insanı şaşırtabilir. Gelin görün ki bu bağlantının bir nedeni var: Binaların tarihçesi, 20. yüzyılın başında kurulan ve günümüzde Québec’in kooperatifçilik geleneğinin en meşhur unsuru konumundaki yerel kredi birlikleri ağı Desjardins Hareketi’ne kadar gidiyor. Günümüzde sigorta, menkul kıymetler simsarlığı, risk sermayesi ve portföy yönetimi gibi alanlarda 20 bağlı şirketi ve 7 milyon ortağı/müşterisi bulunan, toplam varlıklarının değeri 295 milyar Kanada doları eden devasa bir finansal kurum haline gelmiş Desjardins Grubu’nun kökleri gerçekten de halis bir kooperatifçilik hareketine dayanıyor. Grup aynı zamanda Québec kimliğiyle derinden ilişkili, kültürel bir kerteriz noktası.
Yapısal soruna müşterek çözüm
Desjardins, ismini ve kuruluşunu 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’daki kooperatif modellerini ve Kuzey Amerika’daki mevduat kooperatiflerini inceledikten sonra ilk kredi birliğini (caisse populaire) kuran Alphonse Desjardins’e borçlu. Alphonse Desjardins’in ve müteakip yıllarda Desjardins ağında oluşacak geniş ittifakın örgütlenme gailesi ise epey tanıdık: Québec’teki küçük işletmeler, özellikle de küçük çiftçiler bankalardan kredi alamadığı için tefecilerin kapısını çalıyor, ardından akıldışı faiz oranlarını ödeyemedikleri için hemen hepsinin hayatı kararıyordu. Dolayısıyla Desjardins Hareketi’ni küçük ve yoksul üreticilerin yaşadıkları yapısal bir soruna, krediye erişememe sorununa cevaben ürettikleri, özyönetime ve müşterek denetime dayalı bir çözüm olarak tanımlayabiliriz. Amaç adem-i merkeziyetçi ve (tüketime değil) üretime yönelik kredi sağlamak, ortaklarının küçük birikimlerini değerlendirmek için kredi birlikleri ağı kurmaktı.
Desjardins, II. Dünya Savaşı’ndan sonra genişleyen tüketim havuzundan faydalanmak için bir dönüşüm geçirip ev (mortgage) ve tüketici kredilerine yöneldi. Böylece zımnen de olsa, asıl varlık sebebinden, yani bankalar tarafından dışlananlara öncelik vermekten bir ölçüde vazgeçti.
Kredi birlikleri her ortağın mevduat katkı miktarından bağımsız bir oyunun bulunduğu genel meclis ve ortaklar tarafından seçilen yürütme kurulunca demokratik denetime tabi tutuluyordu. 20. yüzyılın başında kredi ağları pıtrak gibi çoğaldı. Kilisenin ve Québec’li küçük burjuvazinin de kısmi desteğiyle 1990-1920 arasında 187 yerel kredi birliği kuruldu. Ardından yerel birlikler 1932 yılında bölgesel federasyonun çatısı altında bir araya geldi. Öte yandan hareketin aynı zamanda ulusalcı bir veçhesi de vardı. Dönemin belli başlı bankaları büyük Anglo-Sakson sermayeye hizmet ederken, Desjardins kendini Frankofon küçük üreticilerle özdeşleştiriyordu. Québec ulusalcılığı, hareketin kapitalizm eleştirisine, o dönemki tekelci yapısına epey içkindi. Frankofon işletmelerin iktisadi geri kalmışlığı Anglo-Sakson kapitalizminin hızlı yayılışına bağlanıyor, küçük işletmeleri ayağa kaldırmanın tek yolunun kapitalist kurumların dışında faaliyet göstermekten geçtiği dillendiriliyordu. Ta en başından beri amaç, küçük üreticilere ve yerel gelişime destek kadar, Anglo-Sakson denetiminden azade bir sermaye de yaratmaktı.
Savaş sonrası temel değişimler
II. Dünya Savaşı’nın ardından Québec’te yaşanan göz alıcı ekonomik gelişimle beraber bir dizi temel değişim yaşandı. Alım gücündeki toplam artış tüketici ürünlerindeki talep artışına ve borçlanabilecek ücretli emekçi havuzunun genişlemesine tekabül ediyordu. Desjardins tam da bu havuzdan faydalanmak için bir dönüşüm geçirip ev (mortgage) ve tüketici kredilerine yöneldi. Böylece, zımnen de olsa, asıl varlık sebebinden, yani bankalar tarafından dışlananlara öncelik vermekten vazgeçti. Savaş sonrası dönemde Desjardins hareketinin iç örgütlenmesi ve işleyişi de değişmeye başladı. Bölgesel ve eyalet düzeyindeki yapılar ağın varlıklarının daha büyük bir kısmını denetlemeye, yerel faaliyetler ve yerel kaynak tahsisi üzerindeki kontrollerini artırmaya başladı. Merkezileşme hareket içindeki iktidarın yeniden dağıtımıyla hayata geçirildi. 1960’larda yerel kredi birlikleri, bölgesel birlikler ve eyalet federasyonu gibi farklı ölçekteki yapılar farklı faaliyet alanlarında uzmanlaştı. Yerel sandıklardan merkez yapılara güç devri, merkez yönetimin yerel ve bölgesel kaynaklar üzerindeki denetiminin artması, faiz oranlarının belirlenmesi gibi faaliyetlerin standartlaşmasıyla 1970’ler ve 1980’ler boyunca da devam etti. 1986 yılına gelindiğinde Desjardins’e ait varlıkların aşağı yukarı yüzde 20’si yerel sandıklara, dolayısıyla ortaklara hesap vermek zorunda olmayan merkezi yapıların eline geçmişti.[1]
Bunca köklü değişime rağmen Desjardins Grubu halen büyük ölçüde kredi birlikleri ağının kaynakları üzerinde yükseliyor, mevduat ve kredi kooperatifi işlevi görmeye devam ediyor ve ortaklarının karar alma süreçlerinde hâlâ epey söz hakkı bulunuyor. Her ortağın yönetmelik değişiklikleri, toplumsal gelişim fonuna aktarılacak meblağ ya da kâr payı dağıtılıp dağıtılmayacağı gibi başlıklarda kararların alındığı yerel kredi birliğinin yıllık genel kuruluna katılma hakkı var. Ortaklar aynı zamanda ait oldukları yerel kredi birliğinin yönetim kurulunu ve federasyon yönetim kurulu seçimlerinde kendileri adına oy verecek kredi birliği temsilcilerini seçimle belirliyor. Öte yandan kredi birliklerinin uygulama alanlarının çeşitlenmesi ve karmaşıklaşması, gündelik bankacılık faaliyetlerinin ortakların doğrudan yönlendiremediği profesyoneller tarafından yürütülmesine neden olmuş. Ayrıca yatırımların istikameti ya da aktif varlıkların bölüşümü gibi önemli kararlar merkezde alındıktan sonra tüm ağ bileşenleri tarafından uygulamaya konuyor.
“Sessiz Devrim” dönemi
Elbette, Desjardins’deki merkezileşme dinamikleri laboratuvar ortamında gerçekleşmedi. Gelişmelerde Desjardins’in Québec (federal) devleti ile kurduğu ilişki biçimi epey önemli bir rol oynadı. “Sessiz Devrim” diye adlandırılan 1960’lar Québec açısından ilginç bir dönemdi. “Devrim” Küresel Kuzey’in diğer ülkelerine benzer şekilde Keynesçiliğin yükselişini, refah devletini ve devlet müdahaleciliğini beraberinde getirdi. Ama hikâye bundan ibaret değildi. Sürecin esas devrimsel yanı, Québec ekonomisini yabancı (yani Anglo-Sakson) sermayenin sultasından kurtarmaktı. Québec’in ulusal çıkarlarının ekonominin her alanını kapsaması için, diğer ülkelerdekine benzer devlet-sermaye-emek arasındaki Fordist ittifaka kendi rengini verdi. Eyalet yönetimi, ekonominin planlanmasının ve yürütülmesinin tüm veçhelerine ciddi ölçüde dahil oldu. İktisadi teşekküller, sanayi programları ve kaynakların tahsisi yoluyla çeşitli düzeylerde kurumsal bir altyapı kuruldu. Enerji devi Hydro-Québec kamusallaştırıldı ve kamu emeklilik fonu Caisse de Dépôt et de Placement kuruldu. Bu dönemde Desjardins iktisadi ulusalcılık projesini destekleyen ve yayan başlıca finans kurumu olarak ön plana çıktı. Oynadığı rol iki yönlüydü. Bir yandan hükümetin Hydro-Québec gibi girişimlerinin yegâne finansörü haline geldi, böylece Anglo-Sakson finans pazarından belli ölçüde özerklik elde etti. Diğer yandan da devlet Desjardin’e başta ekonomik, mesela başka bankalardan hisse alabilmek gibi çeşitli avantajlar sağladı.
Sessiz Devrim’in esas devrimsel yanı Québec ekonomisini Anglo-Sakson sermayenin sultasından kurtarmaktı. Québec’in ulusal çıkarlarının ekonominin her alanını kapsaması için, diğer ülkelerdekine benzer devlet-sermaye-emek arasındaki Fordist ittifaka kendi rengini verdi.
1961 yılında Desjardins, iktisadi müdahaleleri planlamak için devlet tarafından kurulan Québec Ekonomik Yönelim Konseyi’ne (COEQ) davet edildi. Böylece Desjardins, Québec ekonomisinin gelecek planlarının hazırlanmasına doğrudan müdahil oldu. Ayrıca imalat sektöründe Québec varlığını artırmak için sanayi tesisleri kurmakla mesul kamu kuruluşu Société Générale de Financement’ın eş ortağı haline geldi.
Kısacası Desjardins hareketi, 1960’ların başından itibaren Québec’in iktisadi ve endüstriyel gelişiminin dümenine oturdu. Bu da baştaki amaçlarından, yani finans sektöründen dışlanmışları desteklemek ve yerel kalkınmaya öncelik vermekten epey uzağa düşen bir yönelimdi. Bu dönüşüm aynı zamanda bahsettiğimiz merkezileşmeyi de ister istemez beraberinde getirdi. Bu anlamda Desjardins’in geldiği nokta, ölçek sıçramasının ya da pazar ile fazlaca hemhal olmanın getirdiği kaçınılmaz bir sonuç değildi. Evet, savaş sonrasındaki pazar yönelimi bir ölçüde merkezileşmek için neredeyse yapısal bir baskı ortaya çıkardı. Finansal pazarlardaki rekabet, hizmet ve ürünlerde giderek artan karmaşıklık, ağ içinde profesyonelleşme ve uzmanlaşmayı gerektirdi. Ancak merkezileşmenin asıl sebebi, Desjardins’in kendini Sessiz Devrim’in kumbarası haline gelmekle vazifelendirmesiydi. Bu ölçekteki bir vazife özerk kredi birliklerinden oluşan bir ağla gerçekleştirilemeyeceği gibi, yeni bir kurumsallaşmayı ve merkezileşmeyi de mecbur kıldı. Grup, Québec’te hakiki, yerel bir Frankofon kapitalizm inşa projesinin temel bileşeni haline geldi. Ulusal ekonomi yaratma projesinin tam mânâsıyla gerçekleştirilebilmesi için Québec’li sermayenin tekelleştirilmesi gerektiği ölçüde, Desjardins devletin kolaylaştırıcı ve cesaretlendirici yardımlarına nail oldu.
“Kapitalizme pratik uyum”
1960’larda Québec yönetimi sadece Desjardins’e ayrıcalık tanımıyordu. Başka bir dev kooperatif birliği, Québec Kooperatif Federasyonu da Desjardins ile eşzamanlı Québec Ekonomik Yönelim Konseyi’ne dahil oldu. 1922’de kurulan federasyon, tarım üretim kooperatiflerinin başlıca temsilcisi konumunda ve günümüzde 99 üretim, tüketim ve ekipman kooperatifinde örgütlenmiş 120 bin ortağıyla Québec’in en büyük tarım-gıda işletmesini oluşturuyor.[2] Québec’te tarım, kooperatif hareketinin en güçlü olduğu sektörlerden biri. 20. yüzyılın başında pazarlama ve girdi alanlarında kurulan ilk kooperatifler çiftçilerin elini aracılara karşı güçlendirirken, serbest pazara karşı da bir koruma sağladı. Günümüzde tarım kooperatifleri üretim, ekipman, girdi, gıda işleme, tedarik, perakende ve pazarlama alanlarında faaliyet gösteriyor. Tıpkı Dejardins gibi federasyon da, taban fiyatlar ve pazarlama konusunda kolaylaştırıcı yasalar vasıtasıyla devletten destek alıyor. Québec Ekonomik Yönelim Konseyi’nde ekonomik planlamaya dahil oluyor. İttifak tarımdaki büyük ölçekli modernleşme ve makineleşmenin de öncülüğünü yaptı. Öte yandan devlet, tıpkı Desjardins örneğindeki gibi, tarım-kooperatif örgütlenmesinin merkezileşmesini, tam mânâsıyla yönlendirmese de, teşvik etti. Bu amaçla mesela inşa ettiği kurumsal yapılarla kooperatiflerin bölgesel ölçekte gruplaşmasını sağladı ya da çıkardığı yasalarla federasyonun sektörü bir çatı altında toplamasına ivme kazandırdı.
Desjardins’in geldiği nokta, ölçek sıçramasının ya da pazar ile fazlaca hemhal olmanın getirdiği kaçınılmaz bir sonuç değildi. Merkezileşmenin asıl katalizörü, Desjardins’in kendini Sessiz Devrim’in kumbarası haline gelmekle vazifelendirmesiydi.
Peki tüm bu tarih kooperatifçilik açısından bir başarı hikâyesi mi? Desjardins ve federasyon, Québec devletinin kooperatifçilikte oynadığı tuhaf, ama etkin rolü çok iyi gözler önüne seriyor. Québec devletinin kooperatiflere gösterdiği ilgi, kooperatif modeline duyduğu inançtan ziyade, ulusalcı ekonomi hedefleriyle alâkalı. İki büyük Québec kooperatif birliği, örgütlendikleri finans ve tarım sektörlerinde Anglo-Sakson muadillerine karşı en önemli alternatifleri temsil ediyor. Kısacası nihai amaç, kapitalist olmayan bir kooperatifçilikten ziyade, Québec ekonomisinin inşa edilmesiydi. Bu tespit 1970’lerle beraber kooperatiflerin kendilerini eskisi gibi Anglo-Sakson değil, Québec’li kapitalist işletmelerle rekabet içinde bulmasıyla daha da geçerlilik kazandı. Bazı kooperatiflerin zor yoldan öğreneceği üzere, bu gibi durumlarda devlet desteği de çantada keklik değildi.[3] Destek verse dahi, devlet kooperatiflere herhangi bir kapitalist işletmeden farklı yaklaşmıyordu: Onları salt büyümeleri için destekliyor, hukuki, ekonomik ve siyasi yardımlarla merkezileşmeyi ve sermaye yoğunlaşmasını cesaretlendiriyordu. Destekler çoğunlukla kooperatiflere dair hukuki kısıtlamaların yumuşatılması anlamına geliyordu. Böylece Desjardins örneğindeki gibi kooperatifçilik ilkeleri, faaliyetleri ve ortaklık ilişkisini derinden etkileyecek şekilde ters yüz edilip kimilerinin tanımladığı gibi “Kapitalizme pratik uyum” sağlanıyordu.
Desjardins’in özgürleştirici bir siyaset olarak kooperatifçilikten bu kadar uzak düşmesi kulağa ümit kırıcı gelmemeli. Québec’in kooperatif ekonomisi bu örneklerden çok daha fazla çeşitlilik barındırıyor. Ayrıca, Desjardins’in kurumsal altyapısı demokratik bir anti-kapitalist ekonomi için harekete geçirilebilir.
Daha geniş bir kooperatif coğrafyası
Québec kapitalizmi ile hemhal olmuş bu iki dev ekonomik failin, Desjardins ve federasyonun özgürleştirici bir siyaset olarak kooperatifçilikten bu kadar uzak düşmesi kulağa ümit kırıcı gelebilir. Ama gelmemeli. Québec kooperatif ekonomisi bu nev-i şahsına münhasır örneklerden çok daha fazla çeşitlilik barındırıyor. Ayrıca, Desjardins ve federasyonun kurumsal altyapıları halen demokratik bir antikapitalist ekonomik projeyi harekete geçirmek için kullanılabilir. Bunun önemli örneklerinden biri de Desjardins Dayanışma Kredi Birliği (CECOSOL). Şeklen Desjardins ağındaki bir kredi birliği olan CECOSOL, 1971 yılında Quebec’in ikinci en büyük sendika örgütlenmesi, Ulusal Sendikalar Federasyonu (CSN) tarafından kuruldu. Bir yandan ortaklarına Desjardins ağındaki herhangi bir kredi birliği gibi hizmet sağlarken, CECOSOL öncelikle kooperatif işletmelerini ve daha geniş anlamda dayanışmacı ekonomiyi desteklemek için hayata geçirildi. Desjardins’in tüzüğü, en hafif tabiriyle, ilham verici: “Özünde serveti şu kriterlere göre ölçmeyi öneriyoruz: demokrasi, dayanışma, kendi yaşam alanlarında tüm canlılara saygı ve farklılıklara saygı çerçevesinde kapsayıcılık.” CECOSOL’un 2018 sonu itibarıyla 11 binden fazla bireysel ve 923’ü kooperatif, 3500 kurumsal ortağı bulunuyor. Yine aynı yıl büyük bölümü sosyal ve cemiyet konut girişimlerine olmak üzere 580 milyon dolar kredi sağladı. CECOSOL, Québec’teki dayanışmacı finans ağının sacayağından birini teşkil ediyor. Diğer iki ayak da CECOSOL gibi işçi hareketinde filizlendi. Dayanışma Fonu (FTQ) Québec Emek Federasyonu tarafından 1983’te emeklilik fonu olarak kuruldu. 1996’da kurulan CSN Vakfı ise Ulusal Sendikalar Federasyonu’nun bir diğer önemli girişimi.
Kısacası, dayanışmacı finans, Québec’in geniş kapsamlı ve çeşitlilik içeren dayanışma ekonomileri ekosisteminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Söz konusu ekosistem gerek pazar gerekse pazar-dışı birçok ekonomik çevrede faaliyet gösteren farklı kooperatif çeşitleri (emek, tüketim, dayanışma, üretim) ve kolektif işletmelerin yanısıra, onlara destek veren kamu ve sivil toplum örgütlerini de kapsıyor. Québec’in bu geniş güncel kooperatif coğrafyasına bir sonraki yazıda daha yakından bakacağız.
Çeviri: Ulus Atayurt