SEÇİMİN GALİBİ MORALES’İN PARTİSİ

Zelal Pelin Doğan
24 Ekim 2020
SATIRBAŞLARI

Latin Amerika’nın sol kuşağının önemli halkalarından Bolivya’da Morales’in dördüncü kez başkan olmaktaki ısrarı darbeye ve geçici hükümetin şiddet politikalarına davetiye çıkarmıştı. 18 Ekim’de düzenlenen genel seçimler, Bolivya halkının Morales döneminin kazanımlarından vazgeçmeyeceğini gösterdi ve Luis Arce liderliğindeki Sosyalizme Doğru Hareket’i yeniden iktidara taşıdı. Bolivya’ya yakın plan…
Aymara yerlileri geçici hükümet başkanı Áñez’i protesto gösterilerinde / Fotoğraf: Reuters

1967’de Ernesto Che Guevara CIA ve Bolivya Ordusu askerlerinden oluşan bir ekip tarafından Bolivya ormanlarında öldürüldüğünde, Fidel Castro “onun ölümünün fikirlerinin de sonu olduğunu düşünüyorlarsa yanılıyorlar” demişti. Che’nin öldürülüşünden yaklaşık yarım yüzyıl sonra, 2019’da askeri güçler Bolivya’da bir kez daha sahneye çıktı. Evo Morales’i deviren darbenin geçici başkanı Jeanine Áñez, daha geçen ay, Che Guevara’nın önderliğindeki grupla çıkan çatışmada ölen 47 Bolivyalı askerin anısına bir etkinlik düzenlemişti.

Fakat tarih Fidel’i haklı çıkardı. Bolivya’da 18 Ekim 2020’de yapılan seçimlerde Morales’in partisi MAS (Movimiento al Socialismo / Sosyalizme Doğru Hareket) hükümet kurma hakkını tekrar kazandı. 

Simón Bolivar’ın idealleri ve fikirleri 21. yüzyılın başında Latin Amerika’da yeniden doğmuş, Venezuela’da Hugo Chávez, Ekvador’da Rafael Correa, Bolivya’da Evo Morales gibi bazı liderlere ve sol hareketlere ilham vermişti. Bu Bolivarcı esintinin de etkisiyle Morales, 2005 yılında yüzde 54 oy alarak cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmıştı. Morales yerli halklara mensup ilk hükümet başkanıydı ve aynı zamanda, 2019 seçimlerinden sonra ordu onu istifaya zorlayana kadar, Santa Cruz’un dokuz yıl, sekiz ay, 24 günlük görev süresini geride bırakarak Bolivya’nın en uzun süre görev yapan başkanı olmuştu.

Yeni anayasa ve Morales’in ısrarı

Morales’in 2005’teki genel seçimlerde oyların çoğunluğunu aldıktan sonra hayata geçirdiği en önemli vaatlerinden biri, 2009 yılında yeni bir anayasanın yazılması ve ülkenin Çokuluslu Bolivya Devleti olarak yeniden yapılandırılmasıydı. Kuşkusuz ki su savaşları[1] ve gaz savaşları[2] olarak bilinen kitlesel eylemlerdeki rolü MAS’ın tanınmasının ve hızla güç kazanmasının da yolunu açmıştı. Morales’in gücü yalnızca hitap ettiği toplumsal hareketlerden değil, bizzat parçası olduğu yerli halkın desteğinden de kaynaklanıyordu. Bolivya nüfusunun neredeyse yarısının yerli olduğu düşünüldüğünde[3] Morales ve MAS, Bolivya ve Latin Amerika’da önemli bir yer edinen siyasi bir güç haline getirmişti. Morales’in geleceğe yönelik planları arasında bu güce süreklilik kazandırmak da vardı.

Araştırmalara göre, darbenin yapıldığı kasım ayı, Bolivya’nın demokrasi ile yönetildiği yaklaşık kırk yıldan beri devlet güçlerinin neden olduğu sivil ölümleri açısından en ölümcül ikinci aydı.

2009’da kabul edilen anayasanın geçici birinci maddesi, yeni bir devlet modeline geçilmesi sebebiyle yeni bir başkanlık seçimi yapılmasını gerektiriyordu. Yeni anayasal sisteme göre yapılan 2009’daki seçimlerde Morales yüzde 64 oy alarak ikinci bir dönem için tekrar seçildi. Fakat yeni anayasaya göre, bir kişi beş yıl için arka arkaya en fazla iki kez seçilebiliyordu.

Dolayısıyla, bu durum 2015 seçimlerinde üçüncü kez aday olmayı planlayan Morales’in yeniden seçilip seçilemeyeceğine ilişkin bir tartışma başlattı. Çünkü aynı geçici hükmün ikinci fıkrasında, yeni görev sürelerinin hesaplanmasında bu anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki görev süresinin de dikkate alınacağı yazmaktaydı.

Muhalefet üçüncü bir dönemin anayasaya aykırı olacağını savundu. Bu tartışma Bolivya Çokuluslu Anayasa Mahkemesi’nin 2013’te verdiği bir kararla sonlandı. Mahkeme, Morales’in 2005’te yürürlükten kalkan eski anayasaya göre seçildiğini, yeni anayasanın yeni bir hukuki-politik düzen kurduğunu belirterek 2009’daki seçimin Morales’in yeni devlet yapısındaki ilk adaylığı olduğunu söylemiş ve yeni anayasaya göre üçüncü bir dönem için tekrar aday olabileceğine karar vermişti. 2014’te tekrar seçim yapıldı ve Morales yüzde 61 oyla üçüncü bir dönem için yeniden seçildi.

Darbeye doğru

Bunun üzerine Morales, üçüncü döneminde dördüncü bir dönem için tekrar adaylık planları yapmaya başladı ve 2016’da anayasa referandumu ile halktan kendisinin bir süre daha görevde kalmasına izin veren değişikliği onaylamalarını istedi. Halkın yüzde 85’inin katıldığı referandumda yüzde 51 bu değişikliğe hayır dedi ve Morales referandumu kıl payı kaybetti.

2017’de MAS Bolivya Çokuluslu Anayasa Mahkemesi’ne tekrar başvurdu, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan haklarına dayanarak Morales’in tekrar seçilmesini engelleyen maddenin değiştirilmesini talep etti. Mahkeme Morales’in 2019 seçimlerinde dördüncü bir dönem için aday olma imkânına sahip olduğuna karar verdi. Bu karar, Morales’in Bolivya’da dördüncü dönem için ve potansiyel olarak ömür boyu seçilmesine izin veriyordu; aynı zamanda referandumunun sonuçlarını ve anayasanın Bolivyalıların çoğunluğunun rızası olmadan değiştirilemeyeceğine ilişkin hükmünü de geçersiz kılıyordu.

Patricia Arce kırmızı boya ile boyandıktan ve saçları kesildikten sonra muhalefet yanlısı protestocular tarafından serbest bırakıldı / Fotoğraf: Reuters

2019’daki genel seçimlerde Morales tekrar aday oldu. Bu sefer oyların yüzde 47’sini aldı. İlk turda seçilmek için ihtiyacı olan yüzde 40’lık oy eşiğini ve en yakın rakibi ile sağlaması gereken 10 puanlık farkı aşmıştı. Fakat oy sayımının bir süre durdurulmasının akabinde, muhalefet seçim sonuçlarına itiraz etti. Seçim sonuçlarının şaibeli olduğu ve şeffaf olmadığı iddiaları üzerine Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) bir rapor yayınlayarak seçimlerde usûlsüzlükler yapıldığını belirtti. Avrupa Birliği Seçim Kurulu da benzer sonuçlara vardığını açıkladı.

Seçimlerden hemen sonraki bu eleştiriler darbeye giden süreci körükledi ve Morales karşıtı sağcı milislerin şiddet eylemlerine önayak oldu. Bu eylemler, bir polis ayaklanmasıyla desteklendi. Bunun üzerine silahlı kuvvetler Morales’in istifasını talep etti, kısa bir süre sonra Morales istifasını açıklayarak başkan yardımcısı ve hükümetinin diğer birkaç üyesiyle birlikte Meksika’ya sığındı, oradan da Arjantin’e geçti. Morales destekçileri, Meksika ve Nikaragua hükümetleri olayı bir darbe olarak adlandırdılar. Uluslararası arenada siyasetçiler, akademisyenler ve gazeteciler, olayı bir darbe veya anayasaya aykırı bir dördüncü döneme karşı kendiliğinden gelişen bir toplumsal ayaklanma şeklinde adlandıranlar olarak ikiye bölündü.

Irkçılık ve şiddetin dönüşü

Geçici hükümetin kurulmasını Morales karşıtı gruplar ve paramiliter güçlerin protestoları izledi, silahlı kuvvetler geçici yönetimi ele geçirdikten sonra, MAS’a bağlı birçok siyasetçinin evine baskınlar yaptı. Muhalefet partilerinin militanlarının, mahalle örgütlerinin yeni bir Morales dönemini engellemeyi amaçlayan ve yeni bir seçim talep eden uzun süreli protestoları, onların karşısına Morales yanlılarını, sendika örgütlerini, işçi ve köylüleri çıkardı.

Protestolar, çeşitli şehirlerde silahlı çatışmaların başlamasının bir sonucu olarak şiddetli bir hal aldı. Çıkan olaylarda hayatını kaybedenler ve yaralananlar oldu. Hükümet yanlıları tarafından kaçırılarak işkence edilen belediye başkanı Patricia Arce’ye yapılan muamele darbenin yarattığı şiddet ortamının en barbarca halini ortaya koyuyordu. Morales karşıtları onu sokaklarda çıplak ayakla sürüklediler, diz çöktürdüler, saçlarını kestiler ve kırmızı boya ile boyadılar. Ayrıca onu istifa mektubu imzalamaya da zorladılar.

Yeni başkan Luis Arce, Morales’i memnuniyetle karşılayacaklarını söylerken tekrar yönetimde olmayacağını da kesin bir dille ifade etti. Son bir yıldır ülkeye hâkim olan gerginlik ve kargaşanın önüne geçmek için Morales’in yönetimden uzak durması elzem görünüyor.

Bolivya, 2019’da Morales hükümetinin ordu tarafından devrilmesinden bu yana siyasi baskının ve ırkçı bir devlet şiddetinin yaşandığı bir ülke haline geldi. Harvard Hukuk Fakültesi Uluslararası İnsan Hakları Kliniği ve İnsan Hakları için Üniversite Ağı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, darbenin yapıldığı kasım ayı, Bolivya’nın demokrasi ile yönetildiği yaklaşık kırk yıldan beri devlet güçlerinin neden olduğu sivil ölümleri açısından en ölümcül ikinci aydı.

Bolivya ombudsmanının yayınladığı rapora göre ise, Morales’in sürgününün ardından geçici hükümet, Bolivya’da yüzlerce solcunun tutuklanmasına, gazetecilerin susturulmasına, ayrımcılığın tırmanmasına ve onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan bir yol açan bir ortam yarattı.

MAS’ın seçim zaferi

Jeanine Áñez başkanlığındaki geçici hükümetin yerini alacak yeni hükümetin seçilmesi için 3 Mayıs 2020’de Bolivyalıların sandık başına gitmesi planlanıyordu. Fakat Covid-19 sebebiyle seçimlerin iki kez ertelenmesi halkın tepkisiyle karşılaşınca seçim 18 Ekim 2020’de yapıldı. Eski ekonomi bakanı İktisatçı Luis Arce, Morales’in partisi MAS’ın adayı olarak gösterildi. Arce’nin karşısında merkez sağ kanattan eski başkan Carlos Mesa ve milliyetçi Luis Fernando Camacho vardı.

Muhalefet MAS’a karşı ortak bir söylemle çıktı: Bolivya’nın iyiliği için sosyalistler durdurulmalıydı. Fakat yine de anketler, sosyalistlerin bir zamanlarki kadar olmasa da Bolivya’daki en popüler siyasi güç olmaya devam ettiğini gösteriyordu. Aslında MAS’ın sahip olduğu bu güç sosyalist dünya görüşünün yanısıra temel haklara ücretsiz ve eşit erişimi sağlayan politikalarından ve Latin Amerika’nın en yoksul ülkelerinden birini ekonomik olarak çok ilerilere taşımasından kaynaklanıyordu.

La Paz’daki bir protesto eylemi sırasında bir Morales destekçisi / Fotoğraf: Juan Kari̇ta (AP)

Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası dahi Bolivya’da Morales’in liderliğinde yapılan sosyal ve ekonomik sıçramaların yoksulluğu önemli ölçüde azalttığını kabul etti. Ülkenin GSYİH’si 2004’ten 2017’ye yılda ortalama yüzde 4,8 artarken, aşırı yoksulluk içinde yaşayan nüfusun oranı bu süre zarfında yaklaşık yüzde 36’dan yüzde 17’ye düşmüştü

Resmi seçim sonuçları hâlâ açıklanmamış olsa da anket çıkış sonuçlarına göre MAS’ın adayı Luis Arce, 18 Ekim 2020’de yapılan ve halkın yüzde 88’inin katıldığı seçimde oyların yüzde 54’ünü alarak başkanlık seçimlerini kazandı. Carlos Mesa rakibinin zaferini kabul etti.

Bolivya’da darbeyle yaratılan atmosferden sonra barış yalnızca bir düşünce değil, eylem de aynı zamanda. Öyle ki, bugün Bolivya’nın yeni başkanı Luis Arce geçiş hükümeti döneminde yapılanlara ve bu krizi körükleyenlere kin gütmediği, intikam duygularıyla hareket etmeyeceği barışçıl bir yönetimin sözünü de veriyor.

Eski başkan Morales de halkın iradesinin galip geldiğini söyleyerek Arce’yi kutladı, er ya da geç Bolivya’ya döneceğini söyledi. Yeni başkan da Morales’i memnuniyetle karşılayacaklarını, desteğini kabul edeceklerini söylerken tekrar yönetimde olmayacağını da kesin bir dille ifade etti ve yeni dönem için yargının bağımsızlığına vurgu yaptı. Muhalefetin öfkesini canlandırmamak, son bir yıldır ülkeye hâkim olan gerginlik ve kargaşanın önüne geçmek için Morales’in yönetimden uzak durması elzem görünüyor.

Dünyanın en yüksek ölüm oranlarından birine sahip olan Bolivya’da ekonomi geçici hükümet döneminde yaklaşık yüzde 8 küçüldü ve Morales hükümetinin yüzde 4’ün altına düşürdüğü işsizlik yaklaşık yüzde 12’ye çıktı.

Aslında Morales’e karşı yükselen öfke kısa süre sonra, onun yerini alan geçici başkan Jeanine Áñez’e de döndü. Protestoları bastırmak için orduyu sokağa gönderen Áñez, salgını da berbat bir şekilde yönetti. Tüm dünyada olduğu gibi Bolivya’da da tırmanışa geçen Covid-19 vakaları ülkeyi harap etti. Yaklaşık 12 milyon nüfuslu ülkede 8500’den fazla kişi hayatını kaybetti. Dünyanın en yüksek ölüm oranlarından birine sahip olan Bolivya’da ekonomi yılın ilk yarısında yaklaşık yüzde 8 küçüldü ve Morales hükümetinin yüzde 4’ün altına düşürdüğü işsizlik yaklaşık yüzde 12’ye çıktı.

Morales’in hükümet başkanlığındaki ısrarının nasıl yorumlanacağı başka bir tartışmanın konusu olsa da, darbeyle yönetimi devralan geçici hükümetin salgınla mücadelede büyük bir krize yol açması, ekonominin gerilemesi, toplumsal olaylarda onlarca kişinin hayatını kaybetmesi sonucu MAS’ın tekrar seçilmesi tesadüf değil aslında. Fakat bunu yalnızca son bir yılda yaşananlara bağlamak da haksızlık olur. Morales iktidarında Bolivya’nın yaşadığı ekonomik büyüme, iç pazarda yaşanan genişleme, yerlilere tanınan haklar, yeni anayasanın kabulü MAS desteğinde büyük bir artışa yol açmıştı. Yeni başkan Arce’nin Morales hükümetinin ekonomi bakanı olarak bu büyümedeki payı, onu seçimde rakipleri karşısında güçlü bir konuma getirmişti.

Tüm bunların yanısıra Morales hükümeti darbeyle düşürüldükten sonra MAS’ın tekrar kazanmasının çok açık bir sonucu var: Halk kendi iradesini ortadan kaldıran yöntemlerin karşısında hâlâ güçlü bir şekilde duruyor. Morales’in aday olmadığı bir MAS’ın tekrar iktidara gelmesinin nihai ve umut verici sonuçlarından biri de bu. Şimdilik muhalefet ve geçici hükümet seçim sonuçlarını tanıyor gözüküyor, ama birkaç on yılda bir ABD destekli müdahale ve darbelere maruz kalan Latin Amerika’da geleceğin ne getireceğini tahmin etmek kolay değil.

Luis Arce (ortada) eski Dışişleri Bakanı David Choquehuanca (sağda) ile seçim sonuçlarını kutluyor / Fotoğraf: Reuters
[1] 2000 yılının başlarında içme suyunun özelleştirilmesi üzerine başlayan kitlesel protestolar su savaşları olarak adlandırılıyor. 2009 Anayasası’nın çeşitli maddelerinde de herkesin su hakkının olduğu ve evrensel nitelikteki su hizmetlerine eşit olarak sahip olması gerektiği, bunun bir insan hakkı olduğu, özelleştirme konusu olmadığı yer alıyor.
[2] 2003 yılında doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi üzerine yapılan ihracat planları hidrokarbonların kamulaştırılmasını talep eden protestolarla karşılaşmıştı. Morales’in temel vaatleri arasında hidrokarbonların millileştirilmesi de vardı.
[3] 2012’deki nüfus sayımına göre, 15 yaşın üzerindeki Bolivya nüfusunun yüzde 41’ini yerliler oluşturuyor.
 
^