ATİNA - MESOPOTAMİA DAYANIŞMA OKULU

Söyleşi: Aslı Odman, Emre Kovankaya
29 Temmuz 2022
Carlo Zinelli
SATIRBAŞLARI

Yunanistan’da 2015’te kurulmaya başlayan dayanışma okullarının ardındaki motivasyon neydi?

Christos Korolis: Dayanışma okulları özü itibarıyla siyasi bir hareket. Bir yandan “eğitim” kavramının kapsamını genişletmek, diğer yandan da özgül ve somut ihtiyaçları karşılamak için yola çıktık. Aslında bir süreçten bahsediyoruz. Kamu ve özel sektör tarafından hayata geçirilen eğitim faaliyetlerinin bir kısmını üstlenmek gibi bir amacımız yok. Demokrasiyi, katılımı ve toplumsal dönüşümü hedefleyen dayanışma ağlarının parçasıyız. Eğitimin kamusallığını desteklemeyi, ama bu kamusallığı yeni alan ve fikirlerle beslemeyi, ne kamusal ne de özel kuruluşlardan faydalanabilen insanların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyoruz.  

Mesopotamia Dayanışma Okulu’nun hikâyesi aslında 2015’ten önce başladı. 2015’te dayanışma okulları ağını kurmayı başardık. Mesopotamia yerel özelliklere sahip bir toplumsal hareket olarak Atina’nın Moschato mahallesinde başladı. Ancak, okulun faaliyetlerinin yaygınlaşmasıyla örgütlenme Moschato belediyesinin sınırlarını aşar oldu. Mesopotamia dayanışması Moschato’da çevre ve göçmenlik konularında farkındalığı arttırmayı amaçlayan bir grup mahalleli tarafından 2003’te kuruldu. 2009 krizi, ardından gelen borç ve memorandum süreci tüm Yunanistan halkı için büyük bir şoktu. İşsizlik bir anda çığ gibi arttı. Bu süreç dayanışma ağlarının canlanmasına neden oldu. 2010-12 arasında, Gezi direnişine benzer Syntagma Meydan Hareketi sırasında birçok yeni toplumsal hareket ortaya çıktı. Kurulu düzenin, yozlaşmış siyasi partilerin sorgulanması, dayanışma ağlarını nasıl ihya edeceğimize dair yeni fikirlerin doğmasına vesile oldu. Çok yoğun bir siyasileşme dönemiydi.

Verdiğim İngilizce dersinin piyasa değeri saat başı 10 avro ise, ağ içinde yer alanlardan bu tutara denk bir hizmet edinmeyi beklemiyorum. Böyle bir mantığın kapitalist ekonomiye ait olduğunu düşünüyoruz. Zaman bankası emeğin “değerine” dair kavramsallaştırmayı sorgulamaya ve farklı cevaplar bulmaya dayanıyor. O yüzden saati değil, verilen hizmeti temel alıyoruz.

Öte yandan, bu toplumsal hareketlerin milliyetçi sağ tarafından istismara açık bir yanı da vardı. Bu da Altın Şafak partisinde ifadesini bulan aşırı sağ ideolojilere kapı araladı. O dönemde Mesopotamia dayanışmasında yeni fikirlerin yeşermesiyle saflar genişlemeye başladı. 2011’de paranın geçerli olmadığı, insanlar arasında hizmetin takas edildiği bir “zaman bankası” kurduk.

Zaman bankası tam olarak nasıl işliyor?

Ağda yer alan üyeler arasında birebir ilişki söz konusu değil. Örneğin, ben sana bir hizmet sunduğumda, sen de bana aynı ölçüde karşılık vermek zorunda değilsin, ağdaki başka birine farklı bir hizmet sağlayabilirsin. Böylece, sadece paranın müdahilliği değil, aynı zamanda serbest piyasanın dayatmaları da sorgulanmaya başladı. Mesela verdiğim İngilizce dersinin piyasa değeri saat başı 10 avro ise, ağ içinde yer alanlardan bu tutara denk bir hizmet edinmeyi beklemiyorum. Böyle bir mantığın kapitalist ekonomiye ait olduğunu düşünüyoruz. Aynı dönemde, neoliberal anlayıştaki insanlar da benzer ağlar, zaman bankaları kurmaya çalıştı. Onların yaptığı, kapitalist ilkelerden ayrılmadan dolaşımdaki para kıtlığı sorununu çözmekten ibaretti.   

Christos Korolis Mesopotamia Dayanışma Okulu‘nun önünde

Oysa, zaman bankası emeğin “değerine” dair kavramsallaştırmayı sorgulamaya ve farklı cevaplar bulmaya dayanır. Bazı işler diğerlerinden daha uzun süre gerektirebiliyor. O yüzden saati değil, verilen hizmeti temel alıyoruz. Örneğin, bir avukat ihtiyacımı 20 dakikada temin edebilir. Ama bir badanacının bir odayı boyaması için dört saat çalışması gerekebilir. Ancak, badanacı emeği karşılığında dört saatlik bir hizmet talep etmiyor. Çünkü işlerin mahiyeti farklı.  

Dayanışma okulları sadece eğitim alanında mı örgütleniyor, yoksa bakım emeği, gıda tedariki, mülteci hakları gibi diğer alanlarda da faaliyet gösteriyor mu? 

Dayanışma okulları sadece pedagojik örgütlenmeler değil. Politik bir yapılanma ve toplumsal pratikler söz konusu. Bir dayanışma okulunda göçmenlere öğretmenlik yapmak özünde siyasi bir eylem. Okulun hikâyesinin başlangıcında zaman bankası yer alıyor. Zaman bankasında yer alanlar arasında benim gibi bir grup öğretmen vardı. Sonra, pedagojik hizmetlerin yanı sıra, yine zaman bankasının parçası haline gelecek bir dayanışma okulu kurabileceğimizi, okulun insanların somut ihtiyaçlarına yönelik örgütlenmesi gerektiğini fark ettik. Pedagojik konuların dışında, ağın hiyerarşisiz işlemesi için de çaba sarf etmeliydik. Öğretmenler çocuklarını dayanışma okuluna getiren ailelerden zaman bankasına katılmalarını, bankanın diğer üyelerine ne türden hizmetler sağlayabileceklerini ortaya koymalarını talep etti. 2013’ten bu yana banka giderek genişledi, yıllar geçtikçe örgütlenme de yetkinleşti. İnsanlar artık sadece hizmet mübadelesinde bulunmuyor, idari işler dahil, çeşitli çalışma gruplarında aktif bir şekilde yer alıyor. Zaman bankası hızla genişledi. Bu hızlı genişleme birçok pedagojik meseleyi gündeme getirdi. Nasıl bir kamu okulu istiyoruz, eğitim yöntemlerimiz neler olmalı? Tüm bu meseleleri 2018’de Atina’daki Dayanışma Okulları Ağı Uluslararası Buluşması’nda tartıştık. Dayanışma okulları deneyimlerini, sorunlarını, pedagoji alanında faaliyet gösteren diğer dayanışma ağlarıyla ve dayanışmacı pedagoji kuramına angaje insanlarla paylaştı.

Dayanışma okulları sadece pedagojik örgütlenmeler değil. Politik bir yapılanma ve toplumsal pratikler söz konusu. Bir dayanışma okulunda göçmenlere öğretmenlik yapmak özünde siyasi bir eylem. Okulun hikâyesinin başlangıcında zaman bankası yer alıyor. Pedagojik konuların dışında, ağın hiyerarşisiz işlemesi için de çaba sarf ediyoruz.

Dayanışma okulu ile zaman bankası arasındaki ilişki nasıl?

Dayanışma okulunda yer almadan da zaman bankasının parçası haline gelebiliyorsunuz. Ancak, okulda eğitim alıyorsanız zaman bankasında yer almak zorundasınız. Bankada yer alanların yüzde 90’ının okulla ilişkisi var. Ağda yer alanlarının yüzde 60’ı Moschato mahallesinden, geri kalanı Atina’nın diğer mahallelerinden katılıyor. Bankanın yaklaşık 600 üyesi var. Okulda 300 öğrenci ve 50 öğretmen aktif. Yıllar içinde 100 kadar öğretmen eğitim verdi, binlerce öğrenci de “mezun oldu.” Dayanışma okulu kamu okulunu ikame etmiyor, kamu okuluna ilaveten eğitim veriyoruz. Yunanistan’da üniversiteye girebilmek ya da dil öğrenmek için ders almak çok yaygın. Fakat ekonomik kriz yüzünden özel ders geniş halk kesimleri için neredeyse imkânsız hale geldi. Başta bu ihtiyaca da cevap vermek istiyorduk. 

2015’te eğitim hizmeti veren diğer ağlarla bir araya gelsek de birörnek davranmıyoruz. Zamanla farklı ağlar birbirini desteklemeye, motive etmeye başladı, göçmenlere eğitim veren okullar da ağa katıldı.  

Göçmen okullarında da zaman bankası var mı? 

Göçmen okullarının zaman bankasıyla bağlantısı yok. Ancak, hepsi doğrudan demokrasinin hayata geçmesi, temel hakların güçlendirilmesi, ortak ihtiyaçların karşılanması, ırkçılık karşıtlığı gibi ortak siyasi hedefleri paylaşıyor.   

Dayanışma Okulları Ağı‘nda tüm Yunanistan’dan 15 okul yer alıyor ve sayı giderek artıyor, çünkü hem insanların ihtiyacı devam ediyor hem de örgütlenmede yetkinleşiyoruz. Ayrıca, uluslararası destek de görüyoruz. Okulları siyaseten angaje insanlar kuruyor. Xhanti’deki (İskeçe) Kardelen, Selanik’teki Heterotopia ve Albatros, Pire ve Atina’daki Göçmenler Açık Okulları, Korfu’da Kerkyra, Atina’da Petralona, Tavros, Pire’de Keratsin ve Sakız’daki dayanışma okullarına yenileri eklenecek. Bu okulların hiçbirinde para kullanılmıyor. 

Siyasal angajman karar süreçlerine katılmakla, mekânda bulunmakla, yaratıcıkla, bir yandan verirken almakla, kişisel deneyimle ilgili. Bu süreçte birçok kişinin dönüşümüne şahit olduk. Hareketin geçmişine, başkalarının siyasi konumuna saygı göstermeniz şartıyla, illa da sıkı solcu ya da anarşist olmanız gerekmiyor. Ancak mesela kimse göçmen karşıtı olamaz.

Öte yandan, okulların hukuki statüsüleri farklı. Mesela Mesopotamia‘nın tüzel kişiliği yok. Belediye bürokrasinin arkasından dolaşarak okula bir bina tahsis etti. Bina belediyeye ait, faturaları belediye ödüyor. Ama bazı okullar, mesela göçmen dayanışma okulları, dernek statüsünde faaliyet göstermek zorunda. Hukuki statünün varlığı ya da yokluğu okulların katılımcı ve demokratik işleyişinde fark yaratmıyor. Öte yandan, özel sektör öğrencilerimize paralı eğitim veremedikleri için epey bozuluyor, ama hukuki statümüz olmadığı için bizden davacı olamıyorlar. Hukuki statümüz olsaydı, örneğin “bu kurumun altyapısı çocuklara eğitim vermeye müsait değil, siyasi angajmanları sakıncalı” diye dava açmaya kalkarlardı. Belediye de sorumluluğu paylaşıyor. Örgütlenmemiz yayıldıkça özel sektörün bize zarar verme ihtimali azalıyor.  

Hukuki statünüz olmadan dil sertifikası vermek gibi belgeleri nasıl hallediyorsunuz? 

Özel ya da değil, tüm kurumlar destek dersleri veriyor, sertifika dağıtmıyor. Biz de özel dershaneler gibi öğrencilerimizi mesela İngilizce giriş sınavlarına hazırlıyoruz. Göçmen dayanışma okulları farklı. Onlar göçmenlere, örneğin oturma izinlerini yenileyebilmeleri için, Yunanca sertifikası verebiliyor. Sığınma hakkına başvuran göçmenler için mecburi olan dil sınavına yönelik kamunun eğitim programları çok kısıtlı. Bu boşluğu dolduruyorlar.

Mesopotamia’nın  Moschato mahallesinde yer alması tesadüf değil herhalde. Mahallenin ve dayanışma pratiklerinin okula nasıl katkısı oldu?  

Okul yerel örgütlenmenin tipik bir örneği. Bu yüzden siyaset ve sosyal bilimcilerin çok ilgisini çekiyor. Moschato bölgesi iki nehir arasında yer alıyor. Bu yüzden mahallenin doğal sınırları var. Okulun ismi Mesopotamia da konumundan geliyor zaten. Güney sınırınıysa deniz çiziyor. Mahalle çevresel sorunların da göbeğinde yer alıyor. Siyasal hareketler açısından bu coğrafi konumun, nehirlerdeki kirliliğin, denizin, sahilin korunmasının önemi büyük. Mahallede 24 bin kişi yaşıyor. Aşırı yoksul ya da aşırı varlıklı bölgeler krizden Moschato ve benzeri mahalleler kadar etkilenmedi. Yoksullar yoksul olmaya, varlıklılar da varsıl yaşamlarına devam etti. Yunanistan ekonomik krizi en çok milenyumun başında servet edindiğini düşünen, borsaya para yatıran, kredi alan orta sınıfları vurdu. Balon patladığında en çok onlar etkilendi. Moschato’da ev sahipliği oranı yüksek. Ayrıca, mahallede orta sınıfın yanı sıra zenginler de yoksullar da yaşıyor. Dayanışma okulunda ve zaman bankasında yer alanlar farklı toplumsal sınıflardan geliyor.  

Bu türden toplumsal mücadeleler bana “hafif” geliyor, daha radikal davranmamız gerektiğini düşünüyordum. Sonraları yanıldığımı, çevre mücadelesinin, müşterek mekânları savunmanın radikal bir tavır olduğunu anladım. Harekete katıldığımızda işleyişin çok öncü bir mahiyette olduğunu fark ettik.

Dayanışmaya angaje olanların profilini çıkarmak epey zor. Çeşitli yöntemlerle meclislere kimin daha aktif katıldığını hesaplamaya gayret ettik. Aslında ne kadar katkı verildiğine, ne kadar fayda sağlandığına odaklanmak daha doğru. Örneğin, okuldaki 50 faal öğretmenden biri gelip sadece ders verebilir. Böylece tıpkı kilisedeki gibi hayırseverlik yapmış olur. Ama o kişi siyasi açıdan angaje sayılmaz. Siyasi angajman zaman istiyor.   

Siyasal angajman karar süreçlerine katılmakla, mekânda bulunmakla, yaratıcıkla, bir yandan verirken almakla, ama her şeyden önce kişisel deneyimle ilgili. Bu süreçte birçok kişinin dönüşümüne şahit olduk. Bizim gibi toplumsal hareketler herkese farklı şekillerde katkıda bulunma şansı veriyor. Güven ilişkisinin tesisi açısından çok sıkı örgütlenmek gerekiyor. Mesela eğitim konusunda bütün süreci herkesle tartışmak zorunda değiliz. İnsanlara iş veriyor, zamanla geliştirdiğimiz güven ilişkisi sayesinde hangi işe kabiliyetleri varsa o konuda sorumluluk almalarını talep ediyoruz.

Mesopotamia Dayanışma Okulu‘nun öğrenci ve gönüllüleri bir arada

Mahalle çevre meselelerine angajeyken böyle daha geniş bir örgütlenmeye nasıl geçti? Girişimin çekirdeğinde yer alan insanları bir araya ne getirdi? 

Moschato’da 2003’te örgütlenmeye başlayan grup Yunan soluna özgü ideolojik bir karaktere sahipti. Ana çekirdek daha çok eski mahallelilerden oluşuyordu. Dediğim gibi, ev sahiplik oranı yüksek orta sınıfın oturduğu, sabit nüfuslu bir mahalle burası. Küçük ticaret, esnaflık kültürü var. Aslen yerelliğe vurgu yapıyorlardı. Başlangıçta, Atina Olimpiyatları sırasında mahallenin özelleştirilmesi planlanan kıyı şeridini savunuyorlardı. Onlar sayesinde o kıyı şeridi hâlâ kamusal. O mücadele zamanında belediyeyle de işbirliğine gittiler. Belediye çevre hareketine haftada bir toplanması için bir bina verdi. Harekete sağlanan o bina, ardından bizim okul binamız oldu.

Siz nasıl dahil oldunuz örgütlenmeye?

Moschato’da örgütlenme başladığında 20’lerimin başındaydım. Bu türden toplumsal mücadeleler bana biraz “hafif” geliyor, daha radikal davranmamız gerektiğini düşünüyordum. Daha sonraları yanıldığımı, çevre mücadelesinin, müşterek mekânları savunmanın radikal bir tavır olduğunu anladım. Hareketin başlarında Yunan solunun, Syriza’nın meclisteki temsiliyeti düşüktü. Çekirdek kadrodan bazıları Syriza üyesiydi.  

2011’de yeni dalgayla beraber harekete katıldığımızda işleyişin çok öncü bir mahiyette olduğunu fark ettik. Herkesin fikir birliğini gerektiren oylamalar yapmıyorlardı, birleri grup kararını veto etme hakkına sahip değildi. Öte yandan, farklı bileşenleri bir araya getirmeyi beceriyorlardı. Söylediklerim kulağa romantik gelebilir, ama bence demokrasinin bu zor veçhesini başarıyla hayata geçirmeleri çok önemliydi. İkincisi, hareket diğer üyelerin güvenini kazanan yeni insanlara yer açıyordu. Mesela, benim yaratıcılığıma yer açtılar. Bunu daha önce herhangi bir siyasi örgütte görmemiştim. Mesele Mesopotamia’da yer alanların karakteri değildi, önemli olan bağlamdı. Hareketin geçmişine, başkalarının siyasi anlayışına saygı göstermeniz şartıyla, illa da sıkı solcu ya da anarşist olmanız gerekmiyordu. Hâlâ da böyle. Harekette sıkı ideolojik yönelimlere sahip olmayan insanlar da yer alıyor. Ancak, kimse mesela göçmen karşıtı olamaz. 

Zaman bankasına dönersek, tam olarak emek-zaman muhasebesi yapmadığınızı söylediniz. Ölçütleriniz neler?   

Hizmetlere odaklanıyoruz. İkincisi, belli bir hizmet kotamız yok. Yani mekanik bir ağ değiliz, otomatik bir program kullanmıyoruz. Otomatik programlar kullanan ağlar var. Mesela on hizmet talep ediyorsunuz, karışlığında da o kadar hizmet vermeniz gerekiyor. Ancak, kimse sizden hizmet talep etmezse sistem tıkanıyor. Bu oldukça neoliberal bir hesaplama yöntemi. Sosyal angajmanı sağ bir konumdan ele alıyor. Zira en sert kapitalist ortamlarda bile bir nebze sosyal devlet mevcut. Böyle bir ağ kurarken insanlara belli sınırlar getirip paylaşım alanı açmazsanız, siyasi bir eylemde bulunmuyorsunuz demektir. Mesela, benim dairemin tadilatını zaman bankasında yer alan insanlar tamamladı. Evet, hareket içinde binlerce saat hizmet verdim, ama Mesopotamia’nın bir parçası olmasaydım dairemin tadilatını yaptırmak için gerekli binlerce avroya hiçbir zaman sahip olamayacaktım. Dolayısıyla, standart, dar görüşlü ekonomi anlayışından kaçınmamız lâzım. Daha fazla ve nitelikli hizmet vererek hareketin çoğalmasını hedefliyoruz. Kapitalist sistemin alternatif bir yolla yürütülmesiyle yetinmemeliyiz. Zaman bankasına aldığımdan daha fazla hizmet vermek umurumda değil.

Zaman-emek muhasebesinde eşitliği öncelemiyoruz. Aksi takdirde insanların karşılık verme endişesine girdiği gergin bir durum ortaya çıkıyor. Üç çocuğunu tek başına büyüten bir anneden çocukların okulda aldığı hizmete karşılık zaman bankasına “eşitlik” temelinde katkı sağlamasını beklemek haksızlık olur. Önemli olan insanların kendi istekleriyle mübadele ilişkisine girmesi ve “eşitliği” arzulaması.

Zaman bankasına üye öğretmenlerin verdiği hizmetlerin yüzde 90’ı okulla alakalı. Velilerin verdiği idare hizmetleri de zaman bankası hesabına dahil ediliyor. Teknik, psikolojik, tıbbi destek, çocuk bakımı, yemek hazırlanması gibi başka hizmetler de muhasebede yer alıyor. Okula çocuklarını getiren ya da başka bir dil öğrenmeye karar veren öğretmenler de zaman bankasındaki hizmetlerden faydalanıyor. Epey dengeli bir paylaşım var. Zaman-emek muhasebesinde eşitliği öncelemiyoruz. Aksi takdirde insanların karşılık verme endişesine girdiği gergin bir durum ortaya çıkıyor. Nihayetinde sosyal hizmet veriyoruz, toplumsal açıdan güçlenmeyi amaçlıyoruz. Mesela üç çocuğunu tek başına büyüten bir anneden çocukların okulda aldığı hizmete karşılık zaman bankasına “eşitlik” temelinde katkı sağlamasını beklemek haksızlık olur. Önemi olan insanların kendi istekleriyle mübadele ilişkisine girmesi ve “eşitliği” arzulaması. Örneğin, evimi boyatmak istiyorsam, boya ustasını illa da zaman bankasında yer alan birinden seçmek zorunda değilim. İyi boyacı olduğunu bildiğim bir arkadaşımı bankaya davet edebilirim. Katılıp katılmamak ona kalmış. Okulda 72 farklı başlıkta ders veriliyor. Onları da hesaba katarsanız zaman bankası epey faal diyebiliriz. 

Zaman bankasında “birim” nasıl hesaplanıyor?

Bir örnekle açayım: Aldığım akupunktur tedavisi zaman bankasında bir birime denk geliyor. Evimi sabah 9’da boyamaya gelip öğleden sonra 2’ye kadar çalışan badanacının emeği de bir birim. Okulda her biri bir buçuk saat süren 25 ders veriyorum haftada. Bu da zaman bankasında 25 birime denk geliyor. Bir körler okulunda özel dersler vererek geçiniyorum. Özel ders isteyen ailelerin finansal sorunları olduğunu gördüğümde onları Mesopotamia’ya yönlendiriyorum.

Dersler dışında diğer hizmet alanlarında zaman bankasına katılım yüksek mi?  

Normalde piyasadan satın almak zorunda olduğumuz tesisat hizmetleri var. Aynı zamanda yemek, ulaşım, çocuk bakıcılığı, sağlık alanlarında hizmet veriyoruz. Ev dışında, kamusal alanlarda da bahçecilik ve temizlik faaliyetleri yürütülüyor. Önceleri katkı verenlerin çoğu mahalledendi. Şimdilerde mahalle dışından katılanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Karantina sırasında eğitim faaliyetlerinin yüzde 95’ini kamu kurumlarından çok daha önce çevrimiçi örgütlemeyi başardık. Bu sayede katılım da arttı. Genişlemek için teknolojinin ne kadar faydalı olduğunu bu süreçte öğrendik. İnsanlar, hatta öğretmenler çevrimiçi derslerin yüz yüze eğitimi ikame edeceği yanılgısına düşüyor. Elbette somut mekânda kurulan ilişkiler eşsiz. Öte yandan, çevrimiçi eğitimler çoğalmamıza büyük katkı sağlayabilir. Eğitimlerde, Openlab Atina‘nın yardımıyla google meet altyapısını kullandık. Openlab Atina taban örgütlerine teknik destek sağlayan bir grup bilim insanından oluşuyor. Teknolojik araç gereçleri onlar sağladı. Bu arada okulda Türkçe derslerine de başladık.

Kimler geliyor Türkçe öğrenmeye? 

Yunan vatandaşları. Epey geniş bir sınıfımız var. Bir sınıf daha açmak istiyoruz. Çünkü çok ilgi var. Kültürel bağlar çok güçlü. Gelenlerin birçoğunun İzmir ve İstanbul’la ilgili hatıraları, geçmişleri var. Dersler geçmişle barışmaya da katkıda bulunuyor.  

2010’dan bu yana örgütünüzde kaç kişi yer almıştır? 

Sayı vermek zor. Zaman bankasının parçası olmayan ve okulda yer alan pek çok kişi var. Bazıları sadece sinema kulübümüzde yer alıyor. Onların ayrı bir sinema meclisi var. Zaman bankasında yaklaşık 500 kişi var. Zaman içinde 10-20 bin kişi katkı verdi. Kimlerinin ilişkisi hâlâ devam ediyor.   

Aşırı korumacı ebeveynler, demode yöntemlerle eğitim veren öğretmenler, meclislerde diğerlerinden baskın şekilde söz alan insanlarla karşılaşabiliyoruz. Bu yüzden, durmadan yeni araçlara başvurmamız gerekiyor. Biri ait olduğu siyasi partinin görüşlerini yaymak ya da her şeye köstek olmak niyetiyle meclise katılıyorsa, bu türden toksik müdahaleleri engelliyoruz.  

Örgütlenme konusunda en çok hangi noktalarda tartışma çıkıyor. Uyuşmazlıkları nasıl çözüyorsunuz? 

Çocuklarını okula getiren, ama faaliyetlere katılmayan aileler konusunda bazen sorun yaşıyoruz. Ama bu durum çok yaygın değil. Nerede, nasıl bir örgütlenmede yer aldıklarını anlamak için insanlar zamana ihtiyaç duyuyor. Elbette aramızda görüş farklılıkları çıkıyor. Ama birbirimize güvenimiz sonsuz. Herkes aldığı sorumluluğu yerine getiriyor. Nesil farkları da var. İlla da herkes birbiriyle can ciğer arkadaş denemez. Meclislerde kullandığımız bazı koruyucu teknikler var. Mesela biri ait olduğu siyasi partinin görüşlerini yaymak için dahil olursa ya da her şeye köstek olmak niyetiyle katılıyorsa o kişiye engel oluyoruz. Bu türden toksik müdahaleleri engelleme deneyimini zamanla kazandık.  

Toplumsal cinsiyet meselelerini nasıl çözüyorsunuz?

Toplumsal cinsiyet meselesi, LGBTİ+ hareketi ancak beş-altı yıldır Yunanistan’da derinlemesine tartışılıyor. Mesopotamia‘da da toplumsal cinsiyet meselesiyle birçok defa karşılaştık. Ama bu konuda bir etik komitemiz yok. Değişim bir anda gerçekleşmiyor. Cinsiyet eşitliğine önem veriyoruz, fakat bu açıdan diğer örgütlenmelerden çok farklı olduğumuzu söyleyemem. Açık demokrasi de ancak bazı kurallarla hayata geçirilebiliyor. Örneğin açık bir meclis toplantısında zamanı cinsiyetler arasında eşit paylaştırmalıyız. Çünkü açık bir meclis de fiiliyatta hedeflediğinin tam tersini hayata geçirebilir. Ne yazık ki, Atina’daki birçok ilerici örgütlenmede buna şahit oluyoruz. Ciddi hiyerarşik yapılanmalar söz konusu. Buraya gelen insanlar da yaşadığımız toplumun bir parçası. Siyasi görüşlerimize aykırı olduğunu fark etmeden bazı davranışlarda bulunabiliyoruz. Günde 16 saat faaliyet gösteren bir örgütlenmede mesela aşırı korumacı ebeveynler, demode yöntemlerle eğitim veren öğretmenler, meclislerde diğerlerinden daha baskın şekilde söz alan insanlarla karşılaşabiliyorsunuz. Bu yüzden, durmadan yeni araçlara başvurmamız gerekiyor. Kendimize karşı dürüst davranıyoruz. “Cinsiyetler eşittir” demekle iş bitmiyor.

Haftalık meclis toplantıları, sinema meclisi herkese açık. Aynı şekilde, üç ayda bir geniş katılımlı okul meclisi de. Meclisler arasında bir hiyerarşi yok. Örneğin okul meclisinde alınan kararlar daha yüksek bir organ tarafından sorgulanamıyor.  

Örgütlenmeye katılma konusunda insanları en çok ne motive ediyor?

Bence motivasyonlar genellikle iç içe geçiyor. Siyasi motivasyon ile bazı somut ihtiyaçlar birlikte bir etken haline gelebiliyor. Muhafazakâr biri değilseniz, çocuklarınızın eğitim alması için, mesela bir hayır kurumundan ziyade Mesopotamia‘ya gelmeniz daha kolay. Siyasi angajman ile ihtiyacın bir araya gelmesi bizim doğrudan siyasi bir örgüt olmamamızdan kaynaklanıyor. Özü itibarıyla sosyal hizmet veriyoruz. Giderek daha çok kişinin katılımında asli rolü bu oynuyor. Çoğu zaman somut bir ihtiyacın karşılanması insanların gelmesine neden oluyor. Bazı aileler Mesopotamia’yı çocukların öğrenmesi, dayanışma faaliyetleriyle iç içe olması açısından daha sağlıklı bir çevre olarak görüyor. Aslında bu da siyasi bir motivasyon. Ayrıca, sadece bir ihtiyacı gidermek üzere gelenlerin hangi giderek siyaseten angaje olmaya başlamalarını görmek de gerçekten güzel. Medyada gördüklerinden dolayı göçmenlere karşı olumsuz görüşlere sahip, göçmenlerin devlet kaynaklarını tükettiğine inanan insanlardaki değişimi görmek insana çok iyi geliyor. 

Salt siyasi motivasyona sahip olanlarsa daha az. 2010-11 yılında hepimiz siyasi bir angajmanla katılmıştık. Henüz ortada sosyal hizmetler, dayanışma pratikleri yoktu. Sadece siyasi bir gruptuk. Zamanla dayanışma ağına dönüştük. Son dönemde katılanlarınsa yarısı doğrudan siyasi motivasyona sahip. Mahalle ya da sinema meclisine düzenli gelen aşırı sağ eğilimli birini düşünmekse epey zor.   

Mesopotamia’da partilere olan mesafemizi koruyoruz. Sanırım bu yüzden epey iyi yol alıyoruz. Sosyal hizmet ve siyasi motivasyonu bir araya getirmeye çalışıyoruz. “İhtiyaçların” içeriğini onları temin ederek değiştirmeyi amaçlıyoruz.

Örgütlenme için kullandığınız bir bilgisayar programı ya da uygulama var mı? 

Yazılımını kendimizin yaptığı bir uygulamamız var. Openlab başka uygulamalar yaratmamız için de yardım ediyor. Ayrıca, her dönem sonunda, yılda iki kere, detaylı anket yapıyoruz. Anketler insanları katılım adına motive ediyor. Bazı insanlar şahsi düzeyde konuşmak istemediği için anketi doldurmaya daha hevesli oluyor. Anketler dijital ortamda yapılıyor. Yeni uygulamalarla her şeyi görünür hale getirmeyi hedefliyoruz. 

Ağa katılmak için kriterleriniz var mı? 

Hayır. Kapımız herkese açık. Öte yandan, esnek de olsa, hareketin siyasi karakteriyle, işleyişiyle, karar verme şekliyle, sosyal çalışmalarla ilgili standartlar mevcut. Cinsiyete, ırka, dine dayalı ayrımcılığa yer yok.

Dil eğitimi için gelenlerin yaş dağılımı nasıl? 

Yaklaşık yüzde 70’i çocuk, geri kalanı yetişkin. Çocukların çoğu da 16-17 yaşındaki gençlerden oluşuyor.  

Böyle geniş bir ağın idare işlerini nasıl hayata geçiriyorsunuz? 

Çoğu ebeveynler tarafından yürütülüyor. Dışarıda bize teknolojik altyapı desteği veren birinin değil, daha çok gündelik idari işlerde, bahçe ve temizlik işlerinde düzenli emek sarf edenlerin hizmetlerini zaman bankasında hesaba katıyoruz. Böylece onlara emeklerinin kayda geçtiğini gösteriyoruz. Bu yüzden Mesopotamia Okulu‘nun bizzat kendisini bir üye olarak kabul ediyoruz.  

Teknik destek verenlerin emeği niye hesaba dahil edilmiyor? 

Kesin bir cevabı yok. Her işi bu şekilde örgütleyince bürokratik bir yapıya dönüşme tehlikesi doğuyor. Durmaksızın her grubun faaliyetini hesaba döküyorsunuz. Bu da hiç akışkan değil. Ama okulun devam etmesi için sırayla gündelik emek veren velilerin motivasyonu kıymetli olduğu için onları hesaba katıyoruz.

Yunanistan’da sağlık, gıda, göçmenlerle dayanışma, eğitim gibi hizmetler etrafında örgütlenmiş birçok yatay ağ mevcut. Mesopotamia‘nın bu ağlarla ilişkisi ne düzeyde? Bu örgütlemelerin potansiyeli hakkında ne düşünüyorsunuz?  

Dayanışma ağları 2010’da ortaya çıkan yeni bir siyasi örgütlenme türü. Yunanistan’da partilerle bağlantılı örgütler ve çeşitli ilerici yapılar dışında bu ağlar üçüncü bir akımı temsil ediyor. Dayanışma ağlarına dahil olanlar müşterek bir toplumsal dönüşüm planına sahip. Hepimiz farklı bir eğitim, başka bir gıda sistemi talep ediyoruz. Ağlar arasında sorunlar da yok değil. En önemli meselimiz bazı ağların gerek katılanlar gerekse bütçe açısından siyasi partilerle bağlantıları. Mesopotamia‘da partilere olan mesafemizi koruyoruz. Sanırım bu yüzden epey iyi yol alıyoruz. Sosyal hizmet ve siyasi motivasyonu bir araya getirmeye çalışıyoruz. “İhtiyaçların” içeriğini onları temin ederek değiştirmeyi amaçlıyoruz.  

Ayrıca eğitim alanındaki taleplerin ne kadar geniş olduğunu ve tabandan sahiplenildiğini pandemi döneminde liselilerin eylemlerinde de gördük. Otuz yıldır öğrenciler ilerici taleplerle okulları işgal ediyor. Taleplerin çoğu öğretmenlerin hak talepleriyle de örtüşüyor. Pandemi dönemindeki sağlık krizinin eğitim krizi, eşitlik krizi, nesiller arası eşitsizlik krizi olarak da yaşanması pandeminin “doğal bir afet” olmadığını gösterdi.  

Devletten ya da Altın Şafak gibi sağ partilerden siyasi baskı gördünüz mü?

Çok baskı gördük. Özellikle 2010-13 arası aşırı sağ örgütlerden tehditler aldık. Ama bu örgütlenmemize engel olmadı. Altın Şafak’ın kapatılması ise ilerici, demokratik Yunan siyasi tarihinde nadir, kritik ve umut verici bir hadise. Yasaklanma sayesinde parlamenter destekle güçlenen paramiliter yapıları zayıfladı. Altın Şafak neonazi gruplarıyla bağlantılı, silahlı yapılar kuran, hukukun etrafından dolanmak için parlamentoyu kullanan bir örgüttü. Tabii ki ırkçı paramiliter yapılar sonlanmadı, ama adalete dair bir umut oldu. 

Eğitim alanındaki faaliyetlerimizle ilgili hükümetten baskı görmedik. Kamusal eğitimin içeriğini zenginleştirmeye çalışıyoruz. Avrupa’da pek çok “özgür” okul ziyaret ettim. Kâr amacı gütmeyen özgür okulların hemen hepsi kamusal destek görüyor. İyi güzel de, bir bakıyorsunuz, göçmenlerin tamamı bir okulda, o ülkenin vatandaşlarının çocukları başka bir okulda. İşi sadece kişilerin tercihine bırakınca devletin gündemiyle paralel amaçlar su yüzüne çıkıyor. Özgür okullarla güya “başka bir eğitim” amaçladıklarını ifade ediyorlar, ama sonuçta durumdan faydalanan üst sınıflar oluyor.

Söyleşiye not

Bu mülakatın fikri ile uygulaması arasında üç seneden fazla bir süre var. Mesopotamia Dayanışma Okulu gönüllüleriyle tanışmam 16-18 Haziran 2018’de Atina’da oldu. Yunanistan’daki siyasal, ekonomik ve eğitim krizine karşı dayanışma olarak örgütlenen, ondan fazla “dayanışma okulu” bu tarihler arasında ilk uluslararası kongrelerini gerçekleştirdi. Ben de  buraya, bilgi ve eğitim müşterekleri, alternatif eğitim kolektifleri hakkında Türkiye’de Barış Akademisyenleri’nin kitlesel olarak üniversite ve araştırma kurumlarından dışlanmaları sürecinde yakıcı bir ihtiyacı erdeme dönüştürme” çabası olarak oluşmaya başlamış olan dayanışma okullarının pratikleri ve hayalleri hakkında konuşmak için davet edilmiştim. Envai baskı ve belirsizlik içindeki bir dönemde, biraz da vazife icabı komşuya çıktığım bu yolculukta bir kongreye sığabileceğinden çok daha fazlasını buldum. İlk uluslararası buluşmalarını düzenleyen bu okullardan Mesopotamia’nın bulunduğu Atina’nın merkezine metroyla 15 dakika uzaklıkta, güneydeki Moschato mahallesinde kaldım. Bu kısa ziyarette, okulun mahalleyle kurduğu ilişkilere bir değil birkaç kere “misafir” olarak şahit oldum. Bağımız devam etti. Ve okulun gönüllülerine sorduğum sorulara 2020’de bir Bir+Bir mülakatıyla geri dönüp, cevaplarını “Rekabetçi, bireyci, hiyerarşik, geleceğe endeksli olmayan bir örgütlenme nasıl olabilir? Bugünün ve şimdinin sorunlarını tarihin derinliklerinden beri taşıdığımız mutluluk, adalet ve eşitliğe dair pratik ve ütopyalarla ilişkilendirecek somut örgütlenmelere dair iyi pratikler var mı” sorularıyla ilgilenen tüm okuyucularla paylaşmak istedim. -A.O.

^