Nakliyat-İş kendisiyle aynı işkolunda olanın da olmayanın da, kendisine üye olanın da olmayanın da yanında, sarı sendikacılığın cepheden karşısında ve hemen her direniş alanında. Real Market, Metro Gross Market, Media Markt’lar, Uyum/Makro Market’ler, Muğla Tüvtürk, Eskişehir Tüvtürk Reysaş, Urfa Tüvtürk Polçak, Uzel Makine, Petlas… Bu işletmelerde işten çıkarılan, hakları gasp edilen, sendikalaşmaları engellenen, can güvenliğinden yoksun bırakılan işçilerle birlikte mücadele eden, onların direnişlerine maddi-manevi destek veren, yol gösteren Nakliyat-İş örnek bir sendikal faaliyet yürütüyor. Bağlı olduğu DİSK’e de sert eleştiriler yönelten bu özgün sendikanın örgütlenme daire başkanı Erdal Kopal’ı dinliyoruz.
Nakliyat-İş’in öncülük ettiği, dahil olduğu ya da dayanıştığı işçi mücadeleleri neler, bunlarda son durum ne?
Erdal Kopal: Yiğit ve fedakâr Real Market işçileri, dile kolay, iki yılı aşkın bir süredir sarı sendikaların ihanetlerine, OHAL yasaklarına, baskılara, tehditlere, türlü provokasyonlarla saldırılara, gözaltılara ve açılan tazminat davaları ile suç duyurularına rağmen gasp edilen tazminat hakları için sendikamızın önderliğinde mücadele ediyor. Metro Gross Market ve Media Markt’larda kasa kilitleme eylemleri ve basın açıklamalarıyla eylemlere devam ediyoruz. “Zulme ortak olma, Metro ve Media Markt’tan alışveriş yapma!” çağrısıyla halkımızı Metro ve Media Markt’ları boykot etmeye davet ediyoruz.
Uyum/Makro Market’ler, 6500 işçinin işsiz kaldığı ve tazminatlarını alamadığı konkordato sürecindeki en büyük işyeridir. Yine sendika olarak, sendikasız, örgütsüz olan Uyum/Makro işçilerine, iş kolumuzda olmamasına rağmen sahip çıkıyoruz. İlk grup Migros mağazaları içinde yapılan kasa kilitleme eylemleri ve basın açıklamaları sonucunda tazminatlarını sendikamız sayesinde aldılar. Mücadeleye daha sonra dahil olan ikinci grup işçilerin mücadelesi yine sendikamızın öncülüğünde sürüyor. İstanbul, Ankara, Kayseri, Malatya ve Konya’da işçilerin mücadelesi kararlılıkla devam ediyor.
Nakliyat-İş Sendikası olarak örgütlediğimiz Muğla Tüvtürk işçileri, Eskişehir Tüvtürk Reysaş işçileri, Urfa Tüvtürk Polçak işçileri de sendikasızlaştırmaya yönelik yapılan baskı, tehdit ve işten atmalara karşı Nakliyat-İş öncülüğünde neredeyse bir yıldır kararlılıkla mücadele ediyor. Bu bölgelerde de direnişlerimiz sürüyor.
Muğla, Eskişehir ve Urfa Tüvtürk araç muayene istasyonlarında, işçi arkadaşlarımız, çoğunluğu kalifiye işgücü olmasına rağmen, asgari ücret düzeyinde bir ücret alıyorlardı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kurallarının yeterince uygulanmadığı ve iş güvencesinin olmadığı, en ufak bir problemde keyfi olarak işten çıkarmaların yaşandığı koşullarda çalışıyorlardı. Arkadaşlarımız insana yaraşır çalışma koşulları ve insanca yaşanacak bir ücret almak için sendikamızda örgütlendiler. Çoğunluğu sağladığımıza dair tespitin gelmesiyle işveren konudan haberdar olmuştur. Hemen tüm üyelerimizi, baskı ve tehditlerde bulunarak, silah göstererek istifa etmeleri için tehdit etmiştir. İstifa etmeyen ve sendikal örgütlülüğüne sahip çıkan işçilerden 18 arkadaşımızı, düşük performans gibi gerçek dışı gerekçelerle işten atmıştır. Bu işyerlerindeki arkadaşlarımız, işverenin tüm baskılarına, tehditlerine, silah göstererek sendikadan istifaya zorlamalarına, işten atmalara karşı yazın sıcağında, kışın yağmurunda, karında, ayazında kararlılıkla mücadele ediyorlar. Haksız ve hukuksuz bir şekilde çıkarıldıkları işlerine geri dönmek ve sendikalı çalışmak için mücadele ediyorlar. İşe iade davaları, sendikamızın yetki davaları, yerel mahkemede lehimize sonuçlandı. İşverenler davaları bir üst mahkemeye, istinafa götürdü.
Çeşitli zamanlarda basın açıklamaları, imza kampanyaları ve eylemler yaptık, işveren ve yöneticiler hakkında hukuksuzluklara karşı suç duyurularında bulunduk. Suç duyuruları ile ilgili yasal süreç devam ederken, bazı işverenler genel başkanımız Ali Rıza Küçükosmanoğlu hakkında hakaret ve tehdit davaları açtılar, bu da yetmemiş olacak, tazminat talebinde bulundular. Tüm bunlara rağmen, sendikamız atılan işçiler geri alınıncaya ve sendikalı olarak çalışmaya başlayana kadar mücadeleye devam edecektir.
Türk-İş kamu işçilerini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi ile geçmişine, misyonuna uygun olarak işçileri satmıştır. Bu sözleşmenin tarafı olan Türk-İş’e bağlı sendikalar da mücadele etmeyerek ihanete ortak olmuşlardır. Bugüne kadar tek bir eylem dahi yapmamışlardır. Bu ihaneti yapanlar ve ortak olanlar hangi yüzle işçi sınıfı mücadelesinden söz edecekler?
Uzel Makine işçileri 11 yıldır tazminat haklarını alamamışlardı. Sarı sendika Türk Metal’in ihanetlerine ve işverenin tazminatlarını gasp etmesine karşı, Nakliyat-İş Sendikası’nın hangi iş kolundan olursa olsun hak arama mücadelesinde işçi sınıfının hep yanında olmasından güç alarak sendikamıza geldiler. Birlikte mücadele etme, kendilerine bu mücadelede destek olmamız talebinde bulundular. Uzel Makina işçilerinin mücadelesi de sendikamızla birlikte devam ediyor. Her hafta fabrika önünde eylemlerine sürdürüyorlar. İstanbul’un çeşitli meydanlarında basın açıklamaları yapılıyor. En son İstanbul Şirinevler’deki Türk Metal Sendikası önünde kitlesel bir eylemle siyah çelenk bırakılarak işçi sınıfımızın başına bela olmuş sarı sendikacılık protesto edilmiştir.
PETLAS Lastik Fabrikası’nın depo ve lojistik işini yapan AKO işyerinde işçi arkadaşlarımızın sendikamızda örgütlenmesi sonucu yaklaşık 67 işçi işten çıkarıldı; 14 günlük direniş, iş yavaşlatma, basın açıklaması ve imza kampanyaları sonucunda tüm hakları ile işbaşı yaptılar. Ayrıca direnişte geçen sürenin de ücretleri ödenecek. İşveren işçilerin sendikal haklarına saygılı olacağını kabul etti.
Bahsettiğiniz üzere, sendikanıza üye oldu diye işçiler tehdit ediliyor, işten atılanlar oluyor. Nakliyat-İş hangi iş kollarında örgütlenme yürütüyor, bu iş kollarındaki çalışma koşulları nasıl ve bunlara karşı talepleriniz neler ki bu denli hedefsiniz?
Sendikasız, toplu sözleşmesiz, yani örgütsüz olarak çalışan taşımacılık işkolundaki işçileri örgütlemeye çalışıyoruz. İş kolumuzda çalışan işçiler, insanca yaşayabilecek bir ücret ve daha insanca çalışma koşulları için anayasal haklarını kullanarak sendikamıza üye olmaktadırlar. Ancak ne yazık ki ülkemizde yerli ve yabancı para babaları ve onların siyasi iktidarları eliyle işçiler sendikasız, kölece çalışma koşullarına mahkûm edilmektedir. Para babaları tarafından, güvencesiz, taşeron cehenneminde çalıştırmak kural haline getirilmiştir. İşçi sınıfımız bu cendereye hapsedilmeye çalışılmaktadır. Anayasal bir hak olan örgütlenme, sendikalaşma hakkı fiili olarak engellenmektedir. Yılları bulan uzun işe iade ve yetki davaları da örgütlenme ve hak alma mücadelelerinde ciddi engel oluşturmaktadır. Anayasal hak olan sendikaya üye olma hakkını kullanan işçilere karşı kolluk kuvvetleri müdahalelerini en şiddetli şekilde uygulamaktadır. Buna karşın, patronlar işçilerin anayasal haklarını engellediklerinde, baskı, tehdit, gözaltı, davalar ve fiili saldırılara varan olaylar yaşanmasına rağmen patronlara hiçbir yasal yaptırım uygulanmamaktadır. Para babaları, sınıf çıkarları gereği, işçi sınıfımızın en ufak hak talebinde hiç tereddüt etmeden yasa tanımaz bir anlayışla nasıl saldırıyorsa, biz de işçi sınıfı olarak her şeyi göze almalı, üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız. Ancak o zaman gerçek anlamda bu saldırılara karşı örgütlü bir güçle cevap verir ve tüm saldırılara karşı son sözü biz direnen işçiler olarak söyleriz.
Taşımacılık da iş cinayetlerinin yaşandığı iş kollarından. Sendikanız buna karşı nasıl mücadele veriyor?
Bugün ne yazık ki ölümlü iş kazalarında dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci ülkeyiz. Para babaları sendikal örgütlenmeyi engellemek, güvencesiz, örgütsüz, düşük ücretle, kölelik koşullarında işçi çalıştırmak için özel istihdam bürolarından işçi istihdam etmekte, bazı işleri de alt işverenlere, taşeronlara yaptırmaktadır. Anayasal bir hak olmasına rağmen sendikaya üye olduğu tespit edilen işçiler işten çıkarılmaktadır.
Çalışanların can güvenliğini hiçe sayan, hiçbir tedbir ve önlem almayan işverenler her türlü kazalara ve ölümlere davetiye çıkartmaktadır. Taşeronlaştırmanın devlet eliyle alabildiğine yaygınlaştırılması, denetimlerin yetersiz olması da iş cinayetlerinin diğer sebepleridir. Ülkemizde ne yazık iş cinayetleri artarak devam etmektedir.
DİSK, her zamankinden daha fazla işçi sınıfımız için çekim merkezi olması, sarı sendikacılığa karşı cepheden mücadele etmesi gerekirken, bu görevlerini yerine getirememiştir. Adına, tarihine ve mücadele geleneğine sahip çıktığımız DİSK’in mevcut yönetimi kendi tarihine ve mücadele geleneğine uygun bir tavır alamamıştır.
Kargo işletmelerinde de iş cinayetleri artarak devam etmektedir. Günde 15-16 saat kölelik koşullarında çalışan, karşılığında asgari ücret alan işçiler iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybediyor. Aşırı yorgunluktan ve uykusuzluktan kaza yaparak can veren şoför arkadaşlarımız var. Oysa Türkiye’nin de imzasının olduğu ILO sözleşmesinin 153. maddesine göre, bir sürücü 24 saatlik süre için aralıksız on saat dinlenmelidir. Fazla mesai dahil, azami toplam araç kullanma süresi günde dokuz, haftada 48 saati aşamaz. On binlerce işçi kardeşimizin çalıştığı kargo, lojistik, nakliyat işletmelerinde çalışma koşulları, anayasa ve yasalar tarafından çerçevesi belirlenen asgari çalışma koşullarına dahi uymamaktadır. İşçiler, lojistik depolarında kimyasal, insan sağlığı açısından tehlikeli olan ortamlarda, işçi sağlığı – iş güvenliği önlemleri alınmadan çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Bundan dolayı da bu işletmelerdeki koşullar anayasa tarafından da yasaklanan angarya ve kölece çalışmaya dönüşmüş bulunmaktadır. Bunun karşılığı alınan aylık ücretler ise insanca yaşamı sürdürmekten uzak, sefalet ücreti durumundadır.
Bu iş cinayetlerine işçilerin örgütlü mücadelesi dur diyecektir. İşletmelerin kural tanımayan çalışma koşullarını dayatması, yeterince denetimin olmamasından kaynaklanmaktadır. İş cinayetlerinin durması, insanca yaşayabilecek bir ücret, insan onuruna yaraşır çalışma koşulları ancak örgütlü mücadeleden geçmektedir. Biz neredeyse tüm kargo ve taşımacılık şirketlerinde yürüttüğümüz örgütlenmeye, mücadeleye tüm işçi kardeşlerimizi davet ediyoruz.
Örgütlü olduğumuz işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyulması konusunda Toplu İş Sözleşmeleri’nde özel maddeler bulunur. İş güvenliği kıyafet ve ayakkabıları, çalışma koşulları, çalışma saatleri baştan sona kadar buna göre düzenlenir. Oluşturulan kurullar aracılığıyla aktif olarak takip edilir, alınması gereken tedbirlerin ise örgütlü gücümüz sayesinde yapılması sağlanır.
Kıdem tazminatı ve Toplu İş Sözleşmesi; bu iki önemli konuya dair değerlendirmeniz nedir?
İşçi sınıfımızın gasp edilmek istenen kıdem tazminatı hakkı var. Mevcut yasada kıdem tazminatı işçinin fesih tarihindeki giydirilmiş otuz günlük brüt ücretidir. İşçinin fondan aynı ücreti alabilmesi için yatırılması gereken prim oranı yüzde 8,3’tür. Kamuoyuna sunulan taslaklarda işveren için öngörülen prim oranı ise 2004’te yüzde 3’tür. Yani kıdem tazminatına esas ücretin yarı yarıya azalması, hatta 14 günlük ücrete düşmesi anlamına gelmektedir. Uygulanmak istenen yeni fon sisteminde işçinin giydirilmiş değil, çıplak ücreti esas alınmak isteniyor. Kıdem tazminatına esas ücret sadece gün olarak değil, bu yolla miktar olarak da düşecektir. Ayrıca, fona devirden sonra kıdem tazminatı hesabında son ücret esas alınmayacak, son bir yıl içindeki ücretlerin ortalaması esas alınacak, kıdem tazminatına esas ücret bir de bu yöntemle düşürülecektir. İşçi için iş güvencesi de kalmayacaktır. Fona devirle birlikte kıdem tazminatının iş güvencesine etkisi ortadan kalkacak, işveren maliyet kaygısı yaşamadan işçiyi çıkarabilecektir. İşverenin primlerini yatırmaması halinde işçiler hiç kıdem tazminatı alamama riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Kıdem tazminatını hak ediş koşulları ağırlaştırılacaktır. On yıllık prim ödeme süresi dolmayanlar evlilik nedeniyle, askerlik nedeniyle, sağlık nedeniyle işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alamayacaktır.
Sarı sendika ve konfederasyonların mücadele eden, direnen işçilere sahip çıkacakları yerde onları engellemesi sonucu, hangi işkolundan olursa olsun işçilerin gasp edilen hak ve çıkarlarını savunmak, mücadele eden işçilere sahip çıkmak Nakliyat-İş Sendikası’na düşmüştür.
Fon tasarısına göre, 15 yıl kesintisiz çalışıp hiç prim eksiği olmadan 3600 gün prim yatırmamış olanlar kıdem tazminatı hak edemeyecek. Fon tasarısına göre her şey yasalara uygun gitse, işverenler prim ödeme yükümlüklerini geciktirmeksizin yerine getirseler bile, bir işçi 10-15 yıl kesintisiz çalışmadan kıdem tazminatı alamayacaktır. İkinci kez alması için beş yıl daha kesintisiz çalışması zorunludur. Kıdem tazminatının fona devredilmesi demek, ortadan kaldırılması, gasp edilmesi demektir.
Türk-İş’in kamu işçilerini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi’ne gelirsek, imzaladığı Toplu İş Sözleşmesi ile Türk-İş, geçmişine, misyonuna uygun olarak işçileri satmıştır. Bu sözleşme enflasyonun altındadır. Tam anlamıyla bir ihanet sözleşmesidir. Bu sözleşmenin tarafı olan Türk-İş’e bağlı sendikalar da mücadele etmeyerek ihanete ortak olmuşlardır. Bugüne kadar tek bir eylem dahi yapmamışlardır. İşçi sınıfına bu ihaneti yapanlar ve ortak olanlar, sesini dahi çıkarmayanlar hangi yüzle işçi sınıfı mücadelesinden söz edecekler? Er geç işçi sınıfına hesap verecekler.
Ayrıca, bunca direnişi, mücadeleyi görmezden gelen, günler sonraki açıklamalarıyla Türk-İş başkanını istifaya dahi çağıramayan ve imzalanan sözleşmeye “İhanet Sözleşmesi” bile diyemeyen bir DİSK yönetimi var.
Nakliyat-İş 1975’te kuruldu. O günden bugüne sınıf mücadelesi, işçi örgütlenmesi ne gibi değişimler geçirdi sizce?
1952’de kurulan Türk-İş’in Amerikan sendikacılığına karşı, tabandan buna tepki olarak devrimci işçilerin iradesiyle, 1967’de DİSK kurulmuştur. Devrimci sınıf sendikacılığını savunan anti-emperyalist bir anlayışla kurulmuştur DİSK. Kısa sürede sarı sendikacılığa karşı işçi sınıfımız nezdinde alternatif olmuş, çekim merkezi haline gelmiş ve yüz binlerce işçiyi örgütlemiştir. DİSK’in emperyalizm karşıtı eylemleri, faşizme ihtar eylemleri, DGM direnişleri, KAVEL grevi gibi mücadelelerle dolu tarihi, emperyalizme ve yerli-yabancı para babalarına karşı işgal, grev ve direnişler tarihidir.
12 Eylül faşizmiyle DİSK kapatılmıştır. Ardından işçi sınıfımızın başı, başta Türk-İş, Hak-İş olmak üzere sarı sendikal konfederasyonlarla bağlanmıştır. İşçi sınıfı sarı sendikalara mahkûm edilmiştir. Bugünlere geldiğimizde, DİSK işçi sınıfı mücadelesinde her zamankinden daha fazla sarı, satılık, işbirlikçi sendikal anlayışlara karşı alternatif olması, işçi sınıfımız için çekim merkezi olması, sarı sendikacılığa karşı cepheden mücadele etmesi gerekirken, bu görevlerini yerine getirememiştir. Adına, tarihine ve mücadele geleneğine sahip çıktığımız DİSK’in mevcut yönetimi kendi tarihine ve mücadele geleneğine uygun bir tavır alamamıştır.
Tüm sendikalara sesleniyoruz, kendilerine ayna vazifesi gören Real ve Makro Uyum işçilerinin mücadelesi neden rahatsız ediyor? Bu mücadelelerin kazanımı, başta o işkolundaki işçiler olmak üzere, tüm işçi sınıfımıza örnek olacak ve cesaret verecektir. Bundan mı rahatsız oluyorsunuz?
Real Market işçileri, dile kolay, bir buçuk yıldır Tez-Koop-İş gibi sarı sendikaların ihanetlerine, Sosyal-İş gibi direnen işçilerin değil, işverenin yanında tavır alan açıklamalarına rağmen, OHAL yasaklarına, baskılara, tehditlere, türlü provokasyonlarla saldırılara, gözaltılara ve açılan tazminat davaları ve suç duyurularına rağmen sendikamızın önderliğinde mücadele etmeye devam ediyor. Ama DİSK yönetiminden tek bir açıklama yok. Yine konkordato sürecinde devam eden 6500 Uyum/Makro işçisi aynı kararlılıkla aylardır mücadele ediyor. DİSK yönetimi yine üç maymunu oynuyor.
Hak-İş ve Türk-İş işçi sınıfı mücadelesine ihanet ediyorlar. Misyonlarını devam ettiriyorlar. Üyelerine sahip çıkmayan, işçi sınıfının sınıfsal, tarihsel mücadele deneyimlerini ve örneklerini devam ettirmeyen bu anlayışlar gittikçe mahkûm olmaktadır. İşçi sınıfı mücadelesi ortaya koymamaktadırlar. Bu sarı sendika ve konfederasyonların mücadele eden, direnen işçileri sahip çıkacakları yerde engellemesi sonucu, hangi işkolundan olursa olsun işçilerin gasp edilen hak ve çıkarlarını savunmak, mücadele eden işçilere sahip çıkmak gerçek anlamda işçi sınıfı mücadelesi veren Nakliyat-İş Sendikası’na düşmüştür.
İşçi sınıfı sorumluluğuyla sahip çıktığımız Real Market ve Makro Uyum işçilerinin mücadelesine zaferle sonuçlandırıncaya kadar sahip çıkmaya, yanlarında olmaya devam edeceğiz. Para babalarına ve onların işbirlikçisi sarı sendikacılara karşı mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Bir konfederasyona, DİSK’e bağlısınız, ancak bağımsız bir sendika gibi mücadele yürütüyorsunuz. Bu mücadele anlayışınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Nakliyat-İş Sendikası’nda, 1994 yılında yönetime gelişimizden beri, bir anlayışı savunuyoruz. Bu anlayış, devrimci sınıf sendikacılığı anlayışıdır. Bu anlayışla işçi sınıfı tarihine işgal, grev ve direnişler kazandırılmıştır. Üyemiz olsun olmasın, para babalarının sömürü ve zulmüne karşı mücadele eden tüm işçilerin yanında, onlarla birlikte mücadele edeceğiz.
Tüm sendikalara sesleniyoruz, kendilerine ayna vazifesi gören Real ve Makro Uyum işçilerinin mücadelesi neden rahatsız ediyor? Bu mücadelelerin kazanımı, başta o işkolundaki işçiler olmak üzere, tüm işçi sınıfımıza örnek olacak ve cesaret verecektir. Bundan mı rahatsız oluyorsunuz? Oluşturduğunuz saltanat, on binlerce liralık maaşlar elinizden gidecek diye mi korkuyorsunuz? Elbette işçi sınıfı bu asalak sarı sendikacıları bir gün tek tek sırtından atacaktır. Bu yüzden biz Nakliyat-İş olarak, işçi sınıfı mücadelesine olan inanç ve kararlılığımızla para babalarını ve sarı sendikaları rahatsız etmeye devam edeceğiz.
Nakliyat-İş olarak yıllardır Türkiye’de bir “sendikalar faciası” olduğunu ifade ediyoruz. Sendikamızın ana tüzüğünde yer alan “sendika yöneticileri, genel başkan dahil, ortalama işçi ücretinden fazla maaş alamaz” ilkesini uygulamaktayız. İnsanın düşüncesini maddi yaşamı belirler. Sendika yöneticileri de işçi gibi yaşamalıdır.
I. BÖLÜM: PTT-Sen – PTT Kargo-Sen — İşçi kendi siyasetini yapıyor, hikâye büyüyor
II. BÖLÜM: DGD-Sen — İşyeri Komiteleri olmazsa olmazımız
III. BÖLÜM: Bağımsız Maden-İş — Üretenin yönettiği sendika
V. BÖLÜM: Ekmek ve Onur Derneği — Değirmeni suyun akışına kurmak
VI. BÖLÜM: Umut-Sen — Komite, konsey, meclis