2019 KADINLAR DÜNYA KUPASI

Alican Tayla
22 Haziran 2019
SATIRBAŞLARI

“Güzel oyun” namlı futbol artık daha bir güzel, çünkü artık erkeklere has değil. Epeydir kadınlar da oynuyor, hem de ne güzel oynuyor. Kanıt: 2019 Kadınlar Dünya Kupası. Ve tabii “bir önyargının parçalanması atomun parçalanmasından zordur” deyişinin kanıtları da bol. Ama cin şişeden çıktı bir kere. Megan Rapinoe’ya saygı duruşu yaparak 2019 Dünya Kupası’na bağlanıyoruz.  
Kadın futbolu her yönüyle bambaşka: ABD milli takımından Megan Rapinoe’nun zarif gol sevinci

Yok artık daha neler! Bir rugby ya da boks yapmadıkları kaldı! Eşitlik, eşitlik diye tutturdunuz! Tamam, ama biraz farklılıklar da olsun. Ben kadınları böyle görmek istemiyorum.” Bu aslında kaale almaya değmez sözlerin sahibi Kadınlar Dünya Kupası hakkında görüşleri sorulan ünlü Fransız yeni sağcı filozof Alain Finkielkraut. Filozofluğundan çok polemikleriyle, kadın düşmanlığından ziyade de ırkçılığıyla tanınan Finkielkraut vakti zamanında Fransa erkek milli takımını da “black-black-black” [Fransa takımının kültürel çeşitliliğini sembolize eden “black-blanc-beur” – “siyah-beyaz-arap” dövizine atfen] olmakla kınamıştı.

Finkielkraut ve türevlerinin milyonlarca avroluk yolsuzlukların döndüğü, kölelik koşullarında çalışırken can veren yüzlerce insanın kanıyla inşa edilen statlarda düzenlenen Katar Erkekler Dünya Kupası’na dair hiçbir sorun görmezken, kadınların erkeklerle eşit koşullarda spor yapmasından duydukları rahatsızlığı ifade etmeleri elbette “felsefi” bir tercih. Her halükârda, hangi zihniyeti temsil ettiği yıllardır ayyuka çıkmış Finkielkraut’un bu isyanı kuşkusuz Fransa’da kadın futbolu için en güzel promosyonlardan biri oldu.

Futbol seven birinin üst düzey bir kadın futbolu maçından zevk almaması mümkün değil. Estetiğin nesnelliği olur mu, denebilir. Sporda oluyor işte.

Kadın futbolu hakkında gına getiren klişeler (daha yavaş, estetik değil, teknik yok, fizik mücadele yok…) her büyük turnuvada birer birer avuta çıkmaya devam ediyor. Bu gayet doğal, çünkü bir yandan kadın futbolu yaygınlaşıyor ve dolayısıyla gelişiyor, diğer yandan da her geçen gün daha fazla izleniyor. Malûm, her konuda olduğu gibi burada da önyargıların kökeninde büyük ölçüde cehalet, aymazlık ve tabii ki kompleks yatıyor. Zira seyreden görüyor, futbol seven birinin üst düzey bir kadın futbolu maçından zevk almaması mümkün değil. Estetiğin nesnelliği olur mu, denebilir. Sporda oluyor işte.

Erkek egemen zihniyete panzehir

Buna rağmen cinsiyetçilik, hele de futbol gibi erkek egemen zihniyetin zirve yaptığı alanlarda fazlasıyla uzun ömürlü olduğundan bazı federasyonlar bu zehirden kurtulma sürecini hızlandırmak için klişelerle dalga geçen promosyon kampanyaları düzenlemeyi sürdürüyor. Bunların son zamanlarda en dikkat çekeni Almanya milli takımının Dünya Kupası öncesi çektiği video oldu. “Adımızı bile bilmeyen bir ülke için oynuyoruz” başlığıyla yayınlanan kısa videoda bu seviyeye gelmek için nasıl zorluklar ve ön yargılara göğüs gerildiğini şahane özetleyen bir cümle akıllara kazındı: “Taşaklarımız olmayabilir, ama kullanmayı biliriz!

Tribünlerin her maçta tıklım tıklım dolmasının yanı sıra, Fransa’nın her maçını “kadınları böyle görmekten” rahatsız olmayan ortalama 10 milyon kişi de televizyondan izliyor.

Klişelerle mücadelenin en güzel yöntemi elbette dalga geçmek, ne denli abes ve gülünç olduklarını taklitle herkesin yüzüne vurmak. Bunun aklımızda kalan belki de en güzel örneği dört yıl önce Kanada’da düzenlenen Dünya Kupası için Norveç milli takımının hazırladığı parodi videoydu. Milli takımın önde gelen dört futbolcusu Ingrid Hjelmseth, Cathrine Dekkerhus, Trine Rønning ve Emilie Haavi son derece ciddi ve kederli bir ifadeyle futboldan nasıl da hiç çakmadıklarını anlatıyorlar: “Benim top sektirme rekorum 25… o balonla!”, “En korktuğum şey kale vuruşu kullanmak, topu havaya kaldırmaya gücüm yetmiyor”, “Ortalık lezbiyen kaynıyor, bir keresinde kulüp değiştirmek zorunda kaldım, çünkü takımın bütün oyuncuları bana aşık olmuştu!”.

Fransa’nın ev sahipliğini yaptığı 2019 Dünya Kupası’nın ilk tur maçları tamamlandı. Tribünlerin her maçta tıklım tıklım dolmasının yanı sıra, Fransa’nın her maçını “kadınları böyle görmekten” rahatsız olmayan ortalama 10 milyon kişi de televizyondan izliyor.

Turnuva öncesi favori gösterilen beş ülkenin, ABD, Almanya, Japonya, Fransa ve Hollanda’nın beşi de ikinci tura kaldı. 23 Haziran akşamı oynanacak Fransa-Brezilya ve iki gün sonraki Hollanda-Japonya maçları bu turun en heyecanlı eşleşmeleri gibi gözüküyor.

Megan Rapinoe şerefine üç defa…

Bu arada, Meşin Yuvarlak dergisinden yadigâr “takım tutmaz, adam tutar” şiarımızı “takım tutmaz, oyuncu tutar” olarak düzeltmenin zamanı geldi de geçiyor. Buna en güzel vesile de bir spor turnuvasında ABD takımına istisnai bir şekilde sempati duymaya sebep olabilecek Megan Rapinoe. 155 kez milli formayı giymiş, takımıyla 2015’te Dünya Kupası’nı, 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nda da altın madalyayı kazanmış Rapinoe bu turnuva esnasında, maç öncesinde diğer oyuncuların aksine, elini kalbine koyup ABD milli marşını söylememesiyle, başta ABD’de olmak üzere, turnuvayı takip eden herkesin dikkatini çekti.

2012’de eşcinsel olduğunu açıklayan ve aktif bir LGBT militanı olan Rapinoe’nun ABD milli marşını protesto etmeye başlaması 2016’ya uzanıyor. Siyah halkın maruz kaldığı polis şiddetini milli marş sırasında diz çökerek protesto eden ve Donald Trump’ın hedef göstermesiyle bir anda kendisini siyasi bir krizin ortasında bulan Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kapernick’e destek olmak için aynı şekilde marş sırasında diz çöken Megan Rapinoe o günlerden beri protestosunu sürdürüyor.

Trump’ın başkan seçilmesinden sonra bir daha asla elini kalbinin üzerine koyup milli marşı söylemeyeceğini belirten Rapinoe “Bunu ABD hükümetine ithaf edilmiş bir ‘fuck you’ olarak da görebilirsiniz” diyor.

2016’da bu yüzden ABD Futbol Federasyonu’yla da kriz yaşayan oyuncu tavrından hiç taviz vermeyerek “Bu protestonun aslında ne anlama geldiğini örtmek için vatanseverlik kılıfının kullanılmasının korkaklık” olduğunu söylemiş ve eklemişti: “ABD’li bir eşcinsel olarak, o bayrağa baktığınızda bütün özgürlüklerinizi korumadığını hissetmenin ne demek olduğunu biliyorum.” Trump’ın başkan seçilmesinden sonra bir daha asla elini kalbinin üzerine koyup milli marşı söylemeyeceğini belirten Rapinoe “Bunu ABD hükümetine ithaf edilmiş bir ‘fuck you’ olarak da görebilirsiniz” diyor.

Son noktayı koymadan önce, Norveçli futbolcuların 2015’teki videosuna dönelim. Kadın futboluna yönelik en yaygın klişelerden biri kalecilerin çok kötü olduğu. Norveç milli takımı kalecisi Ingrid Hjelmseth, “Kale o kadar büyük ki, keşke iki kaleciyle oynanabilse, hatta üç…” diye dalgasını geçiyordu. Bu önyargıya cevaben FIFA’nın resmi youtube kanalında paylaşılan Fransa 2019 ilk tur maçlarının en güzel kurtarışlarını defalarca izlemekte fayda var. Ama belki de tüm bu klişelere en güzel cevap Rapinoe’nun dediği gibi basit bir “fuck you”dur.

^